MEVZUATTAKİ SON
DEĞİŞİKLİKLER

R.Gazete No: 31544

R.G. Tarihi: 17.7.2021

 

DANIŞTAY KARARLARI

Danıştay Altıncı Daire Başkanlığından:

Esas No: 2021/5717

Karar No:2021/8717

KANUN YARARINA TEMYİZ EDEN: Danıştay Başsavcılığı - ANKARA

DAVACI________________________ : Ay Marka Mağazacılık A.Ş.

VEKİLİ: Av. Nil Özsoy Dindar (E-Tebligat)

DAVALI________________________ : Efeler Belediye Başkanlığı - AYDIN

VEKİLLERİ: Av. Ö. GÖktuğ Göktaş, Av. A. Kadir Açık - Aynı yerde

YARGILAMA SÜRECİ___________ :

Dava konusu istem: Efeler Belediyesince, 2019/1 dönemi için 432,05-TL tutarlı ve 2019/2 dönemi için 612,31-TL tutarlı katı atık bedeli tahakkuk ettirilmesine ilişkin 02/01/2019 tarihli, 62/466 cilt/sayfa numaralı işlemin iptali istenilmiştir.

ilk Derece Mahkemesi kararının özeti: Aydın 1. İdare Mahkemesinin 31/12/2019 tarih ve E:2019/459, K:2019/1100 sayılı kararında; davalı Efeler Belediye Başkanlığı tarafından işletilmekte olan bir evsel katı atık bertaraf tesisinin bulunmadığı, davalı idarenin söz konusu süreçteki görevinin 5216 sayılı Kanunun 7/3. maddesinin (b) bendinde belirtilen "katı atıkları toplama ve taşıma" olduğu, bunun dışında katı atıkların bertaraf edilmesi sürecinde 5216 ve 2872 sayılı Kanunlar ile verilen başka bir görev ve buna bağlı yetkisinin bulunmadığı, somut olayda katı atık bertaraf tesisini kuran ve işletmekte olan kurumun Aydın Büyükşehir Belediyesi olduğu dikkate alındığında, evsel katı atıkları toplama ve taşıma aşamalarının da dahil olduğu katı atıkların bertaraf sürecine ilişkin giderlerin içinde yer aldığı bütün maliyet unsurlarına göre belirlenecek olan ücretin 2872 sayılı Kanunun 11/11. maddesi ve 5216 sayılı Kanunun 7/1-i maddesi gereğince Aydın Büyükşehir Belediye Meclisi'nce belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ SÜLEYMAN HAFIZ KAPANIN DÜŞÜNCESİ:Danıştay Başsavcılığımın kanun yararına temyiz isteminin kabul edilerek, İdare Mahkemesi kararının 2577 sayılı Kanun'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulması gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI ABDULKADİR ATALIK'IN DÜŞÜNCESİ: Efeler Belediyesince düzenlenen 2019/1 dönemine ait 432.05-TL tutarlı ve 29.11.2019 vade tarihli 2019/2 dönemine ait 612,31-TL tutarlı katı atık bedellerinin tahsiline yönelik 02.01.2019 tahakkuk tarihli 62/466 cilt/sayfa numaralı tahakkukun iptali istemiyle Efeler Belediye Başkanlığına karşı açılan dava dava konusu işlemin iptali yolunda verilen Aydın 1. İdare Mahkemesi Hakimliğinin 31/12/2019 gün ve E:2019/459, K.2019/1100 sayılı kesin kararının; davalı idare tarafından, kanun yararına temyiz edilmesi İstemiyle Başsavcılığımızı bilgilendiren dilekçe üzerine konu incelendi:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51'inci maddesinde, "niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden" kararların kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sının" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, 4492 sayılı Kanunla değişik (c) bendinde; Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasından çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Anılan madde hükmünden anlaşılacağı üzere, idari yargının görev alanı; idare hukuku kuralları içinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle açılan davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır.

İptal davasının amacı; idarenin hukuka aykırı işlemlerinin hukuk düzeninden kaldırılmasını sağlamaktır. Hukuka aykırılık ise, objektif hukuk kuralının varlığı koşulu ile bu kuralın ihlali halinde ortaya çıkmaktadır. Oysa sözleşmeler, birer hukuk kuralı olmadığından, bunların ihlali de hukuka aykırılık değil, sözleşme hükümlerine aykırılık oluşturmaktadır.

Öte yandan, bir sözleşmenin idari sözleşme sayılabilmesi için sürekli bir kamu hizmetinin görülmesi amacını taşıması, taraflardan birinin idare olması ve kamu hukukuna özgü, kamu hukukundan doğan şart ve hükümlerin sözleşmede yer alması zorunludur.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun "ücrete tabi işler" başlıklı 97. maddesinde; "Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediye'ye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir." kuralına yer verilmiştir.

5393 sayılı Belediye Kanununun "belediyenin yetkileri ve imtiyazları" başlıklı 15/d maddesinde; "Özel kanunları gereğince belediyeye ait vergi, resim, harç, katkı ve katılma paylarının tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak; vergi, resim ve harç dışındaki özel hukuk hükümlerine göre tahsili gereken doğal gaz, su, atık su ve hizmet karşılığı alacakların tahsilini yapmak veya yaptırmak." belediyenin yetki ve imtiyazları arasında sayılmıştır.

27/10/2010 tarihli, 27742 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Atıksu Altyapı ve Evsel Katı Atık Bertaraf Tesisleri Tariflerinin Belirlenmesinde Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmeliğin "tanımlar" başlıklı 4/m maddesinde, ücret; "26.05.1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun Mükerrer 44. maddesi hükmü gereği çevre temizlik vergisi ile aynı Kanunun 87. maddesi uyarınca kanalizasyon harcamalarına katılma payı ve 2560 sayılı Kanunun 13. maddesi uyarınca alınan kullanılmış suları uzaklaştırma bedelini de içerecek şekilde; atıksu ve evsel katı atık ile ilgili verilen tüm hizmetler karşılığında tam maliyet esaslı tarifeye göre belirlenen toplam sistem maliyetini karşılamak üzere evsel katı atık ve atıksu hizmetlerinden yararlananlar tarafından ödenmesi gereken parasal değeri, ifade eder." şeklinde tanımlanmıştır.

Aynı Yönetmeliğin "abonelik" başlıklı 10. maddesinde ise; "Atıksu altyapı yönetimlerinin hizmet vermekle yükümlü olduğu tüm gerçek ve tüzel kişilerin abone olması zorunludur", kuralına, "hizmet sözleşmesi" başlıklı 12. maddesinde de; "her bir abone için toplam sistem maliyeti o aboneye verilen veya verilecek hizmete göre hesaplanır. Atıksu altyapı yönetimleri ve/veya evsel katı atık idareleri hizmetten yararlanan ve/veya yararlanacak her abone karşılıklı sözleşme yapmakla yükümlüdürler." düzenlemesine yer verilmiştir.

Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri ile dosyada bulunan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; atıksu altyapı tesisleri ile evsel katı atık bertaraf tesislerinin kurulması, bakımı, onarımı, işletilmesi, kapatılması ve izlenmesi, bu tesislerle ilgili olarak verilen tüm hizmetleri karşılayabilecek tam maliyet esaslı tarifelerin belirlenmesi konusunda anılan hizmetleri sağlayacak idarelere takdir yetkisi verildiği, hizmeti alan gerçek ve tüzel kişilerin ise bu hizmetlere karşılık olarak abone olmak zorunda olduğu; ayrıca, atıksu altyapı yönetimleri ve/veya evsel katı atık idarelerinin hizmetten yararlanan ve/veya yararlanacak her abone ile karşılıklı sözleşme yapmakla yükümlü olacakları sonucuna varılmaktadır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 14.10.1991 gün ve E:1991/29, K:1991/29 sayılı kararı ile, gerek 2560 sayılı Yasa'nın 23. maddesi gerekse buna dayanılarak çıkarılan İSKİ Tarifeler Yönetmeliği'nin 5,16 ve 17. maddelerinde, İSKİ'ye ait kanalizasyonu kullananlardan atık su bedelinin tarifeye göre alınacağının açıkça belirtildiği ve bunun taraflar arasında bir sözleşmeye dayandırılacağının hükme bağlandığı, buyurucu nitelikteki bu hükmün sözleşme yapılmaksızın atık su üretenleri de sözleşme yapmakla yükümlü kıldığı, bu hükme uymayanların sözleşme yapma durumunda olmaları nedeniyle atık su bedeli ödemekten kaçınmalarına olanak bulunmadığı, sözleşmeden kaçınmanın söz konusu bedelin ödenmesinden kurtulma sonucunu doğurmayacağı ve bunların da sözleşmeli sayılmalarının gerektiği, öte yandan Yasa ve Yönetmelik ile öngörülen usul ve esaslara göre İSKİ tarafından düzenlenen tarifelerle tespit edilen atık su bedelinin Anayasa'nın 73. maddesinde öngörüldüğü biçimde kanunla konulan vergi, resim, harç ve benzeri bir mali yükümlülük olduğundan söz edilemeyeceği, bu itibarla, atık su bedeli, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülük olmayıp, özel hukuk alanındaki alacak-borç ilişkisini içeren abonman sözleşmesine dayalı ve idarece düzenlenen bir tarife uyarınca alınan bir bedel olduğundan, bu konuyla ilgili anlaşmazlığın çözümünün adli yargının görevine girdiğine karar verildiği, katı atık toplama ücretine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan bir davada da, Uyuşmazlık Mahkemesinin, 09/05/2016 günlü, E:2016/266, K:2016/305 sayılı kararıyla söz konusu ücretin, idareyle kişi arasında abonman sözleşmesi ile kurulan özel hukuk ilişkisi çerçevesinde ve hizmet karşılığında maliyet-kar esasına göre idarece belirlenen tarifeye dayanılarak alınan bir ücret olduğu, idarenin faaliyet alanıyla ilgili olarak yürürlüğe koyduğu yönetmelik ile buna dayanan tarife kararlarının yargısal denetiminin idari yargı yerinde (İdare Mahkemeleri); abonman sözleşmesine dayanan bir alacak-borç ilişkisi kapsamındaki katı atık toplama bedelinin tahsiline ilişkin davaların ise adli yargı yerinde görülüp çözümlenmesi gerektiği, uygulamanın bu doğrultuda istikrar kazandığı belirtilerek, davalı belediye tarafından evsel katı atık ücretinin ödenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğine karar verilmiştir.

Bu durumda; davacıdan talep edilen katı atık ücretinin, Özel hukuk hükümlerine tabi olan abonelik sözleşmesinden kaynaklandığı, bu sebeple, söz konusu ücretin iptali isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümü adli yargı mercilerine ait olduğundan davanın görev yönünden reddi gerekirken, davacı şirkete katı atık ücreti tahakkuk ettirilmesine ilişkin işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle Aydın 1. İdare Mahkemesi Hakimliğinin 31/12/2019 gün ve E:2019/459, K:2019/1100 sayılı kararı; usul yönünden, yürürlükteki hukuka aykırı sonucu ifade ettiğinden, 2577 sayılı Yasanın 51'inci maddesi uyarınca, kanun yararına temyiz edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Efeler Belediyesi tarafından düzenlenen 02/01/2019 tarihli, 62/466 cilt/sayfa numaralı işlem ile, 2019/1 dönemi için 432,05-TL tutarlı ve 2019/2 dönemi için 612,31-TL tutarlı katı atık bedeli tahakkuk ettirilmiştir.

Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesinde; "(1) İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir. (2) Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz. (3) Bozma kararının bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazete'de yayımlanır." hükmü yer almıştır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükmünün değerlendirilmesinden; kanun yararına temyiz yoluna ancak kesinleşen ve "niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden" kararlara karşı başvurma olanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, 4492 sayılı Kanunla değişik (c) bendinde; Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasından çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Anılan madde hükmünden anlaşılacağı üzere, idari yargının görev alanı; idare hukuku kuralları içinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle açılan davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır.

İptal davasının amacı; idarenin hukuka aykırı işlemlerinin hukuk düzeninden kaldırılmasını sağlamaktır. Hukuka aykırılık ise, objektif hukuk kuralının varlığı koşulu ile bu kuralın ihlali halinde ortaya çıkmaktadır. Oysa sözleşmeler, birer hukuk kuralı olmadığından, bunların ihlali de hukuka aykırılık değil, sözleşme hükümlerine aykırılık oluşturmaktadır.

Öte yandan, bir sözleşmenin idari sözleşme sayılabilmesi için sürekli bir kamu hizmetinin görülmesi amacını taşıması, taraflardan birinin idare olması ve kamu hukukuna özgü, kamu hukukundan doğan şart ve hükümlerin sözleşmede yer alması zorunludur.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun "ücrete tabi işler" başlıklı 97. maddesinde; "Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediyece tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir." kuralına yer verilmiştir.

5393 sayılı Belediye Kanununun "belediyenin yetkileri ve imtiyazları" başlıklı 15/d maddesinde; "Özel kanunları gereğince belediyeye ait vergi, resim, harç, katkı ve katılma paylarının tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak; vergi, resim ve harç dışındaki özel hukuk hükümlerine göre tahsili gereken doğal gaz, su, atık su ve hizmet karşılığı alacakların tahsilini yapmak veya yaptırmak." belediyenin yetki ve imtiyazları arasında sayılmıştır.

27/10/2010 tarihli, 27742 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Atıksu Altyapı ve Evsel Katı Atık Bertaraf Tesisleri Tarifelerinin Belirlenmesinde Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmeliğin "tanımlar" başlıklı 4/m maddesinde, ücret; "26.05.1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun Mükerrer 44. maddesi hükmü gereği çevre temizlik vergisi ile aynı Kanunun 87. maddesi uyarınca kanalizasyon harcamalarına katılma payı ve 2560 sayılı Kanunun 13. maddesi uyarınca alınan kullanılmış suları uzaklaştırma bedelini de içerecek şekilde; atıksu ve evsel katı atık ile ilgili verilen tüm hizmetler karşılığında tam maliyet esaslı tarifeye göre belirlenen toplam sistem maliyetini karşılamak üzere evsel katı atık ve atıksu hizmetlerinden yararlananlar tarafından ödenmesi gereken parasal değeri, ifade eder." şeklinde tanımlanmıştır.

Aynı Yönetmeliğin "abonelik" başlıklı 10. maddesinde ise; "Atıksu altyapı yönetimlerinin hizmet vermekle yükümlü olduğu tüm gerçek ve tüzel kişilerin abone olması zorunludur" kuralına, "hizmet sözleşmesi" başlıklı 12. maddesinde de; "her bir abone için toplam sistem maliyeti o aboneye verilen veya verilecek hizmete göre hesaplanır. Atıksu altyapı yönetimleri ve/veya evsel katı atık idareleri hizmetten yararlanan ve/veya yararlanacak her abone karşılıklı sözleşme yapmakla yükümlüdürler." düzenlemesine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; atıksu altyapı tesisleri ile evsel katı atık bertaraf tesislerinin kurulması, bakımı, onarımı, işletilmesi, kapatılması ve izlenmesi, bu tesislerle ilgili olarak verilen tüm hizmetleri karşılayabilecek tam maliyet esaslı tarifelerin belirlenmesi konusunda anılan hizmetleri sağlayacak idarelere takdir yetkisi verildiği, hizmeti alan gerçek ve tüzel kişilerin ise bu hizmetlere karşılık olarak abone olmak zorunda olduğu; ayrıca, atıksu altyapı yönetimleri ve/veya evsel katı atık idarelerinin hizmetten yararlanan ve/veya yararlanacak her abone ile karşılıklı sözleşme yapmakla yükümlü olacakları sonucuna varılmaktadır. Nitekim, katı atık ücretine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan bir davada, Uyuşmazlık Mahkemesinin, 09/05/2016 günlü, E:2016/266, K:2016/305 sayılı kararıyla; söz konusu ücretin, idareyle kişi arasında abonman sözleşmesi ile kurulan özel hukuk ilişkisi çerçevesinde ve hizmet karşılığında maliyet-kar esasına göre idarece belirlenen tarifeye dayanılarak alınan bir ücret olduğu, idarenin faaliyet alanıyla ilgili olarak yürürlüğe koyduğu yönetmelik ile buna dayanan tarife kararlarının yargısal denetiminin idari yargı yerinde -idare mahkemeleri; abonman sözleşmesine dayanan bir alacak- borç ilişkisi kapsamındaki katı atık toplama bedelinin tahsiline ilişkin davaların ise adli yargı yerinde görülüp çözümlenmesi gerektiği, uygulamanın bu doğrultuda istikrar kazandığı belirtilerek, davalı belediye tarafından evsel katı atık ücretinin ödenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğine karar verilmiştir.

Bu durumda; davacıdan talep edilen evsel katı atık ücretinin, özel hukuk hükümlerine tabi olan abonelik sözleşmesinden kaynaklandığı, bu sebeple, söz konusu ücretin iptali isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümü adli yargı mercilerine ait olduğundan, davanın görev yönünden reddi gerekirken, davacıya evsel katı atık ücreti tahakkuk ettirilmesine ilişkin işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1.   2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulüne,

2.    Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen temyize konu Aydın 1. İdare Mahkemesinin 31/12/2019 tarih ve E:2019/459, K:2019/1100 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,

3.    Kararın birer örneğinin ilgili Efeler Belediye Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 23/06/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi

Esas No: 2021/5717

Karar No:2021/8717

(X) KARŞI OY:

Dava; Efeler Belediyesince, 2019/1 dönemi için 432,05-TL tutarlı ve 2019/2 dönemi için 612,31-TL tutarlı katı atık bedeli tahakkuk ettirilmesine ilişkin 02/01/2019 tarihli, 62/466 cilt/sayfa numaralı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

2872 sayılı Çevre Kanununun 11. maddesinin 11. fıkrasında; büyükşehir belediyeleri ve belediyelerin evsel katı atık bertaraf tesislerini kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmekle yükümlü oldukları, bu hizmetten yararlanan ve/veya yararlanacakların, sorumlu yönetimlerin yapacağı yatırım, işletme, bakım, onarım ve ıslah harcamalarına katılmakla yükümlü oldukları, bu hizmetten yararlananlardan, belediye meclisince belirlenecek tarifeye göre katı atık toplama, taşıma ve bertaraf ücreti alınacağı ve bu fıkra uyarınca tahsil edilen ücretlerin katı atıkla ilgili hizmetler dışında kullanılamayacağı hükümlerine yer verilmiştir.

27/10/2010 tarih ve 27742 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Altyapı ve Evsel Katı Atık Bertaraf Tesisleri Tarifelerinin Belirlenmesinde Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca, evsel katı atık ücret tarifesi belirlenmektedir.

Evsel katı atık ücret tarifesine göre evsel katı atık bedeli tahakkuk ettirilmektedir. Katı atık bedeli tahakkuk ettirilmesine ilişkin husus, evsel katı atık ücret tarifesine bağlı olduğundan, evsel katı atık ücret tarifesi doğrultusunda karara bağlanması gerekmektedir.

Bu durumda; evsel katı atık ücret tarifesinin iptali istemiyle açılan davaların görüm ve çözümü idari yargı mercilerine ait olduğundan, davaya konu katı atık bedeli tahakkuk ettirilmesine ilişkin işlemin hukuka uygunluğunun, evsel katı atık ücret tarifesi doğrultusunda değerlendirilerek karara bağlanması gerektiğinden, katı atık bedeli tahakkuk ettirilmesine ilişkin işleme ilişkin uyuşmazlığın da görüm ve çözümünün idari yargı mercilerine ait olduğu sonucuna varıldığından, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, kanun yararına temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle, aksi yönündeki çoğunluk kararına katılmıyorum.

Üye

Mehmet Ali CERAN

 

 

 

Danıştay Dokuzuncu Daire Başkanlığından:

Esas No:2019/557 Karar No : 2021/2763

KANUN YARARINA TEMYİZ EDEN : Danıştay Başsavcılığı

DAVACI: Gümrük ve Ticaret Bakanlığı

VEKİLİ: Av. Semih Ada

Antakya Gümrük Müdürlüğü Karaali Mahallesi

İskenderun Yolu Üzeri 12. Km. Antakya / HATAY

DAVALI: Yayladağı Malmüdürlüğü - HATAY

VEKİLİ: Av. Mahmut Gülmüş

Hatay Vergi Dairesi Başkanlığı Hukuk Bürosu Vilayet B Blok Kat:3 Merkez / HATAY

İSTEMİN KONUSU: Hatay 1. Vergi Mahkemesinin 07/03/2018 tarih ve E:2017/1250, K:2018/299 sayılı kararının, vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: Davacı adına düzenlenen 01/10/2013 tarih ve 20131001665090000064 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.

Kanun yararına temyiz edilen kararın özeti: Hatay 1. Vergi Mahkemesince, dava konusu ödeme emrine dayanak borcun, yargılama gideri ve tebligat masrafına ilişkin olmasına karşın ödeme emrinde yargı harcı olarak belirtilmesinin, asli şekil hatası olduğu, amme alacağının (yargılama giderinin) ödeme emri ile istenebilmesinin, ortada kesinleşip vadesinde Ödenmeyen bir borcun bulunmasına bağlı olduğu, olayda ise ödeme emri usulüne uygun tebliğ edilmediği gibi 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 37. maddesi uyarınca vade de belirlenmediği görüldüğünden, usulüne uygun kesinleşmiş bir borçtan söz edilemeyeceğinden, dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, ödeme emrinin iptaline kesin olarak karar verilmiş ve vekil ile temsil edilen davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemiştir.

Danıştay Başsavcılığı tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi hükmü uyarınca, Mahkeme kararının, vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyiz edilmesi istenilmektedir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI ABDÜLKADİR ATALIK'IN DÜŞÜNCESİ:

Yayladağ Gümrük Müdürlüğü adına yargılama gideri ve tebligat masrafının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini iptal eden Hatay 1. Vergi Mahkemesinin 7.3.2018 gün ve E:2017/1250, K:2018/299 sayılı kararının; vekalet ücretine yönelik hüküm fıkrasının yürürlükteki hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davacı idare vekili tarafından kanun yararına temyiz edilmesi üzerine konu incelendi.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51 'inci maddesinde, "niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden" kararların kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31 inci maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda, hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların, davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sükununu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Yargılama giderlerinin kapsamı" başlıklı 323/ğ maddesinde; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır.

Anılan düzenlemelere göre; yargılama sonucu taraflardan birine yargılama giderlerinin yükletilmesinin nedeni, haksız olarak dava açmak yada hukuka aykırı bir işlem yapmak suretiyle karşı tarafın giderine katlanmasına neden olunmasıdır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık ücreti" başlıklı 164 üncü maddesinde de, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği hüküm altına alınarak avukatlık ücretinin davaya katkısı bulunan avukata ödenmesi öngörülmüş, anılan Kanunun 168 inci maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kurala bağlanmıştır.

Olayda, avukat marifetiyle takip edilen davada davacı idarenin avukatına dosyaya katkısından dolayı yukarıda sözü edilen yasa hükümleri uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemesinde yürürlükteki hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, aksi yolda verilen ve vekalet ücreti yönünden hukuka aykırı olan Hatay 1 Vergi Mahkemesinin 7.3.2018 gün ve E:2017/1250, K:2018/299 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51'inci maddesi uyarınca kanun yararına temyiz edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ GÜVEN BAHADIRIN DÜŞÜNCESİ:

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda; avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınarak avukatlık ücretine hükmedileceği kurala bağlanmıştır. Davacı, vekil vasıtasıyla temsil edilmesine karşın davanın kabulü yolunda verilen Vergi Mahkemesi kararında vekâlet ücretine hükmedilmediği görülmüştür. Vekil ile temsil edilen ve dava sonunda haklı çıkan davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde isabet bulunmadığından, kanun yararına temyiz istemi kabul edilerek kararın vekâlet ücreti yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEMEYE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Davacı adına düzenlenen 01/10/2013 tarih ve 20131001665090000064 sayılı ödeme emrine karşı açılan davayı kabul edip ödeme emrini iptal eden Vergi Mahkemesi kararının vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyizen incelenmesi istenilmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kanun yararına temyiz" başlıklı 51. maddesinde, idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı, bozma kararının bir örneğinin ilgili bakanlığa gönderileceği ve Resmi Gazete'de yayımlanacağı hükmü yer almaktadır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, 168. maddesinin son paragrafında, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanun'da hüküm bulunmayan hallerde, yargılama giderleri ile ilgili, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler" başlıklı 447. maddesinde yer alan "mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde "vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti" yargılama giderleri arasında sayılmış, 326. maddesinde ise "Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır." hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Olayda, davacının vekil vasıtasıyla temsil edilmesine ve davanın kabulüne karar verilmesine karşın Vergi Mahkemesince davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmediği görülmüştür.

Bu durumda, yukarıda belirtilen kanun hükümleri uyarınca davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, vekâlet ücretine hükmedilmeksizin verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.    Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulüne,

2.    Hatay 1. Vergi Mahkemesinin 07/03/2018 tarih ve E:2017/1250, K:2018/299 sayılı kararının vekâlet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,

3.    Kararın birer örneğinin taraflara ve Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına,15/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

Danıştay Dokuzuncu Daire Başkanlığından:

Esas No:2019/558

Karar No: 2021/2766

KANUN YARARINA TEMYİZ EDEN : Danıştay Başsavcılığı

DAVACI: Kerim Limon

VEKİLİ: Av. Mustafa Karakum

Kızılırmak Mahallesi 1434 Sokak Prestij Apt. No:3/30 Çukurambar - Çankaya / ANKARA

DAVALI: İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı - İZMİR

(Balçova Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ: Av. Güngör Gezer

Cumhuriyet Bulvarı No:5/5 Konak / İZMİR

İSTEMİN KONUSU: İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 tarih ve E:2018/673, K:2018/1973 sayılı kararının, vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: Davacı adına, taşınmazına ait kira tahsilatlarını banka ve benzeri finans kurumlan aracılığıyla yapmaması nedeniyle, 2016/Ekim dönemi için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

Kanun yararına temyiz edilen kararın özeti: İzmir 1. Vergi Mahkemesince, dava konusu özel usulsüzlük cezasının davacının sahibi olduğu taşınmazın kiracısı nezdinde tutulan e-tutanağa istinaden dava konusu özel usulsüzlük cezasının kesildiği, kiracı tarafından kira bedelinin elden ödendiğinin beyan edilmesine karşın davacı hakkında herhangi bir tespit yapılmadığı, davacı tarafından ibraz edilen banka hesap dökümlerinden, kira bedelinin 17/11/2016 tarihinden itibaren banka hesabına yatırılarak yapıldığının anlaşıldığı, ibraz edilen banka hesap dökümünde 2016/Ekim ayının bulunmaması nedeniyle tahsilat bilgilerine ulaşılamamış ise de kiracı nezdinde düzenlenen ve davacının imzasını taşımayan tutanağa dayanılarak kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu özel usulsüzlük cezasının kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiş ve vekil ile temsil edilen davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemiştir.

Danıştay Başsavcılığı tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi hükmü uyarınca, Mahkeme kararının, vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyiz edilmesi istenilmektedir.

Davacının, sahibi olduğu taşınmazdan elde ettiği kira gelirini banka veya finans kurumlan yerine nakit olarak elden tahsil ettiğinden bahisle 2016 yılının Ekim dönemine ilişkin olarak adına kesilen özel usulsüzlük cezasını kaldıran İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 gün ve E:2018/673, K:2018/1973 sayılı kararının, vekalet ücretine yönelik hüküm fıkrasının yürürlükteki hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davacı vekili tarafından, kanun yararına temyiz edilmesinin istenmesi üzerine konu incelendi.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51 'inci maddesinde, "niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden" kararların kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31 inci maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda, hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların, davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sükununu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Yargılama giderlerinin kapsamı" başlıklı 323/ğ maddesinde; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır.

Anılan düzenlemelere göre; yargılama sonucu taraflardan birine yargılama giderlerinin yükletilmesinin nedeni, haksız olarak dava açmak ya da hukuka aykırı bir işlem yapmak suretiyle karşı tarafın giderine katlanmasına neden olunmasıdır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık ücreti" başlıklı 164 üncü maddesinde de, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği hüküm altına alınarak avukatlık ücretinin davaya katkısı bulunan avukata ödenmesi öngörülmüş, anılan Kanunun 168 inci maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kurala bağlanmıştır.

Olayda, avukat marifetiyle takip edilen davada; davacının avukatına dosyaya katkısından dolayı yukarıda sözü edilen yasa hükümleri uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemesinde yürürlükteki hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 gün ve E:2018/673, K.-2018/1973 sayılı kararının, vekalet ücreti yönünden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51'inci maddesi uyarınca kanun yararına temyiz edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

 

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ GÜVEN BAHADIRIN DÜŞÜNCESİ:

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda; avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınarak avukatlık ücretine hükmedileceği kurala bağlanmıştır. Davacı, vekil vasıtasıyla temsil edilmesine karşın davanın kabulü yolunda verilen Vergi Mahkemesi kararında vekâlet ücretine hükmedilmediği görülmüştür. Vekil ile temsil edilen ve dava sonunda haklı çıkan davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde isabet bulunmadığından, kanun yararına temyiz istemi kabul edilerek kararın vekâlet ücreti yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEMEYE GEREKÇE

MADDİ OLAY:

Davacı adına, taşınmazına ait kira tahsilatlarını banka ve benzeri finans kurumlan aracılığıyla yapmaması nedeniyle, 2016/Ekim dönemi için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararının vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyizen incelenmesi istenilmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kanun yararına temyiz" başlıklı 51. maddesinde, idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı, bozma kararının bir örneğinin ilgili bakanlığa gönderileceği ve Resmi Gazete'de yayımlanacağı hükmü yer almaktadır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, 168. maddesinin son paragrafında, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanun'da hüküm bulunmayan hallerde, yargılama giderleri ile ilgili, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler" başlıklı 447. maddesinde yer alan "mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde "vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti" yargılama giderleri arasında sayılmış, 326. maddesinde ise "Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır." hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Olayda, davacının vekil vasıtasıyla temsil edilmesine ve davanın kabulüne karar verilmesine karşın Vergi Mahkemesince davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmediği görülmüştür.

Bu durumda, yukarıda belirtilen kanun hükümleri uyarınca davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, vekâlet ücretine hükmedilmeksizin verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.    Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulüne,

2.    İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 tarih ve E:2018/673, K:2018/1973 sayılı kararının vekâlet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,

3.    Kararın birer örneğinin taraflara ve Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 15/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

Danıştay Dokuzuncu Daire Başkanlığından:

Esas No:2019/559

Karar No: 2021/2767

KANUN YARARINA TEMYİZ EDEN : Danıştay Başsavcılığı

DAVACI: Kerim Limon

VEKİLİ: Av. Mustafa Karakum

Kızılırmak Mahallesi 1434 Sokak Prestij Apt. No:3/30 Çukurambar - Çankaya / ANKARA

DAVALI: İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı - İZMİR

(Balçova Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ: Av. Güngör Gezer

Cumhuriyet Bulvarı No:5/5 Konak / İZMİR

İSTEMİN KONUSU: İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 tarih ve E:2018/674, K.2018/1974 sayılı kararının, vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: Davacı adına, taşınmazına ait kira tahsilatlarını banka ve benzeri finans kurumlan aracılığıyla yapmaması nedeniyle, 2017/Ocak dönemi için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

Kanun yararına temyiz edilen kararın özeti: İzmir 1. Vergi Mahkemesince, dava konusu özel usulsüzlük cezasının davacının sahibi olduğu taşınmazın kiracısı nezdinde tutulan e-tutanağa istinaden dava konusu özel usulsüzlük cezasının kesildiği, kiracı tarafından kira bedelinin elden ödendiğinin beyan edilmesine karşın davacı hakkında herhangi bir tespit yapılmadığı, davacı tarafından ibraz edilen banka hesap dökümlerinden, kira bedelinin 17/11/2016 tarihinden itibaren banka hesabına yatırılarak yapıldığının anlaşıldığı, ibraz edilen banka hesap dökümünde 2016/Ekim ayının bulunmaması nedeniyle tahsilat bilgilerine ulaşılamamış ise de kiracı nezdinde düzenlenen ve davacının imzasını taşımayan tutanağa dayanılarak kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu özel usulsüzlük cezasının kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiş ve vekil ile temsil edilen davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemiştir.

Danıştay Başsavcılığı tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi hükmü uyarınca, Mahkeme kararının, vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyiz edilmesi istenilmektedir.

Davacının, sahibi olduğu taşınmazdan elde ettiği kira gelirini banka veya finans kurumlan yerine nakit olarak elden tahsil ettiğinden bahisle 2017 yılının Ocak dönemine ilişkin olarak adına kesilen özel usulsüzlük cezasını kaldıran İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 gün ve E:2018/674, K:2018/1974 sayılı kararının, vekalet ücretine yönelik hüküm fıkrasının yürürlükteki hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davacı vekili tarafından, kanun yararına temyiz edilmesinin istenmesi üzerine konu incelendi.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51'inci maddesinde, "niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden" kararların kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31 inci maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda, hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların, davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sükununu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Yargılama giderlerinin kapsamı" başlıklı 323/ğ maddesinde; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır.

Anılan düzenlemelere göre; yargılama sonucu taraflardan birine yargılama giderlerinin yükletilmesinin nedeni, haksız olarak dava açmak ya da hukuka aykırı bir işlem yapmak suretiyle karşı tarafın giderine katlanmasına neden olunmasıdır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık ücreti" başlıklı 164 üncü maddesinde de, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği hüküm altına alınarak avukatlık ücretinin davaya katkısı bulunan avukata ödenmesi öngörülmüş, anılan Kanunun 168 inci maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kurala bağlanmıştır.

Olayda, avukat marifetiyle takip edilen davada; davacının avukatına dosyaya katkısından dolayı yukarıda sözü edilen yasa hükümleri uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemesinde yürürlükteki hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 gün ve E:2018/674, K:2018/1974 sayılı kararının, vekalet ücreti yönünden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51'inci maddesi uyarınca kanun yararına temyiz edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ GÜVEN BAHADIRIN DÜŞÜNCESİ:

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda; avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınarak avukatlık ücretine hükmedileceği kurala bağlanmıştır. Davacı, vekil vasıtasıyla temsil edilmesine karşın davanın kabulü yolunda verilen Vergi Mahkemesi kararında vekâlet ücretine hükmedilmediği görülmüştür. Vekil ile temsil edilen ve dava sonunda haklı çıkan davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde isabet bulunmadığından, kanun yararına temyiz istemi kabul edilerek kararın vekâlet ücreti yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE

MADDİ OLAY:

Davacı adına, taşınmazına ait kira tahsilatlarını banka ve benzeri finans kurumlan aracılığıyla yapmaması nedeniyle, 2017/Ocak dönemi için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararının vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyizen incelenmesi istenilmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kanun yararına temyiz" başlıklı 51. maddesinde, idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı, bozma kararının bir örneğinin ilgili bakanlığa gönderileceği ve Resmi Gazete'de yayımlanacağı hükmü yer almaktadır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, 168. maddesinin son paragrafında, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanun'da hüküm bulunmayan hallerde, yargılama giderleri ile ilgili, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler" başlıklı 447. maddesinde yer alan "mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde "vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti" yargılama giderleri arasında sayılmış, 326. maddesinde ise "Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır." hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Olayda, davacının vekil vasıtasıyla temsil edilmesine ve davanın kabulüne karar verilmesine karşın Vergi Mahkemesince davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmediği görülmüştür.

Bu durumda, yukarıda belirtilen kanun hükümleri uyarınca davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, vekâlet ücretine hükmedilmeksizin verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.    Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulüne,

2.   İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 tarih ve E:2018/674, K:2018/1974 sayılı kararının vekâlet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,

3.   Kararın birer örneğinin taraflara ve Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 15/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 


 

Danıştay Dokuzuncu Daire Başkanlığından:

Esas No:2019/560

Karar No: 2021/2768

KANUN YARARINA TEMYİZ EDEN :Danıştay Başsavcılığı

DAVACI: Kerim Limon

VEKİLİ: Av. Mustafa Karakum

Kızılırmak Mahallesi 1434 Sokak Prestij Apt No:3/30

Çukurambar - Çankaya / ANKARA

DAVALI: İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı - İZMİR

(Balçova Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ: Av. Güngör Gezer

Cumhuriyet Bulvarı No:5/5 Konak / İZMİR

İSTEMİN KONUSU: İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 tarih ve E:2018/675, K:2018/1975 sayılı kararının, vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: Davacı adına, taşınmazına ait kira tahsilatlarını banka ve benzeri finans kurumlan aracılığıyla yapmaması nedeniyle, 2017/Mayıs dönemi için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

Kanun yararına temyiz edilen kararın özeti: İzmir 1. Vergi Mahkemesince, dava konusu özel usulsüzlük cezasının davacının sahibi olduğu taşınmazın kiracısı nezdinde tutulan e-tutanağa istinaden dava konusu özel usulsüzlük cezasının kesildiği, kiracı tarafından kira bedelinin elden ödendiğinin beyan edilmesine karşın davacı hakkında herhangi bir tespit yapılmadığı, davacı tarafından ibraz edilen banka hesap dökümlerinden, kira bedelinin 17/11/2016 tarihinden itibaren banka hesabına yatırılarak yapıldığının anlaşıldığı, ibraz edilen banka hesap dökümünde 2016/Ekim ayının bulunmaması nedeniyle tahsilat bilgilerine ulaşılamamış ise de kiracı nezdinde düzenlenen ve davacının imzasını taşımayan tutanağa dayanılarak kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu özel usulsüzlük cezasının kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiş ve vekil ile temsil edilen davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemiştir.

Danıştay Başsavcılığı tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi hükmü uyarınca, Mahkeme kararının, vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyiz edilmesi istenilmektedir.

Davacının, sahibi olduğu taşınmazdan elde ettiği kira gelirini banka veya finans kurumlan yerine nakit olarak elden tahsil ettiğinden bahisle 2017 yılının Mayıs dönemine ilişkin olarak adına kesilen özel usulsüzlük cezasını kaldıran İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 gün ve E:2018/675, K:2018/1975 sayılı kararının, vekalet ücretine yönelik hüküm fıkrasının yürürlükteki hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davacı vekili tarafından, kanun yararına temyiz edilmesinin istenmesi üzerine konu incelendi.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51 'inci maddesinde, "niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden" kararların kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31 inci maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda, hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların, davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sükununu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Yargılama giderlerinin kapsamı" başlıklı 323/ğ maddesinde; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır.

Anılan düzenlemelere göre; yargılama sonucu taraflardan birine yargılama giderlerinin yükletilmesinin nedeni, haksız olarak dava açmak ya da hukuka aykırı bir işlem yapmak suretiyle karşı tarafın giderine katlanmasına neden olunmasıdır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık ücreti" başlıklı 164 üncü maddesinde de, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği hüküm altına alınarak avukatlık ücretinin davaya katkısı bulunan avukata ödenmesi öngörülmüş, anılan Kanunun 168 İnci maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kurala bağlanmıştır.

Olayda, avukat marifetiyle takip edilen davada; davacının avukatına dosyaya katkısından dolayı yukarıda sözü edilen yasa hükümleri uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemesinde yürürlükteki hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 gün ve E:2018/675, K:2018/1975 sayılı kararının, vekalet ücreti yönünden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51'inci maddesi uyarınca kanun yararına temyiz edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ GÜVEN BAHADIRIN DÜŞÜNCESİ:

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda; avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınarak avukatlık ücretine hûkmedileceği kurala bağlanmıştır. Davacı, vekil vasıtasıyla temsil edilmesine karşın davanın kabulü yolunda verilen Vergi Mahkemesi kararında vekâlet ücretine hükmedilmediği görülmüştür. Vekil ile temsil edilen ve dava sonunda haklı çıkan davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde isabet bulunmadığından, kanun yararına temyiz istemi kabul edilerek kararın vekâlet ücreti yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE

MADDİ OLAY:

Davacı adına, taşınmazına ait kira tahsilatlarını banka ve benzeri finans kurumlan aracılığıyla yapmaması nedeniyle, 2017/Mayıs dönemi için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararının vekâlet ücreti yönünden kanun yararına temyizen incelenmesi istenilmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kanun yararına temyiz" başlıklı 51. maddesinde, idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı, bozma kararının bir örneğinin ilgili bakanlığa gönderileceği ve Resmi Gazete'de yayımlanacağı hükmü yer almaktadır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, 168. maddesinin son paragrafında, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanun'da hüküm bulunmayan hallerde, yargılama giderleri ile ilgili, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler" başlıklı 447. maddesinde yer alan "mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde "vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti" yargılama giderleri arasında sayılmış, 326. maddesinde ise "Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır." hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Olayda, davacının vekil vasıtasıyla temsil edilmesine ve davanın kabulüne karar verilmesine karşın Vergi Mahkemesince davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmediği görülmüştür.

Bu durumda, yukarıda belirtilen kanun hükümleri uyarınca davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, vekâlet ücretine hükmedilmeksizin verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.    Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulüne,

2.   İzmir 1. Vergi Mahkemesinin 31/10/2018 tarih ve E:2018/675, K:2018/1975 sayılı kararının vekâlet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,

3.   Kararın birer örneğinin taraflara ve Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına,15/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

----------o----------

 

 

E-Bültenimizi İnceleyin