R.Gazete No: 31869
R.G. Tarihi: 17.6.2022
DANIŞTAY KARARI
Danıştay Onuncu Daire Başkanlığından:
Esas No: 2018/2647
Karar No: 2022/702
KANUN YARARINA TEMYİZ EDEN :Danıştay Başsavcılığı
DAVACI: Selen Kurt
VEKİLİ : Av. İhsan Çebi
UETS: 16927-29925-24998
DAVALI: İstanbul Valiliği
VEKİLİ :Av. Merve Dilan Kara
İl Milli Eğitim Müdürlüğü İmren Öktem Cad. No:1 Sultanahmet - Fatih / İSTANBUL
İSTEMİN ÖZETİ: İstanbul 10. idare Mahkemesi'nin 03/11/2017 tarih ve E:2017/1372, K:2017/2279 sayılı kararının; 2577 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca kanun yararına temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamında hakkında tesis edilen uyarı yazısının dayanağı olan belgelerin verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali yolundaki İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nin 18/12/2015 tarihli ve E:2014/1061, K:2015/2653 sayılı kararının, davalı idare tarafından uygulanmaması sebebiyle elem ve üzüntü duyduğundan bahiste 3.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ite birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
Kanun yararına temyiz edilen kararın özeti: İstanbul 10. İdare Mahkemesinin tek hakimle vermiş olduğu 03/11/2017 tarih ve E:2017/1372, K:2017/2279 sayılı kararda; hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle soruşturma dosyasının kendisine verilmesini talep eden davacının söz konusu talebinin reddine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle yargı karan ite iptaline karar verilmiş olmakla birlikte; manevi tazminata hükmedilmesi için kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması ya da şeref ve haysiyetin rencide edilmiş bulunması gerektiği, uyuşmazlıkta ise, yargı kararıyla iptal edilen işlem nedeniyle uğranılan manevi zararın, yani duyulan acı ve elemin manevi tazminat ödenmesini gerektirecek nitelik ve ağırlıkta olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : Çağatay Şahin
DÜŞÜNCESİ: Kanun yararına temyiz isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Halil Yılmaz
DÜŞÜNCESİ: Selen Kurt vekili Av. Kasım Kozanoğlu tarafından, İstanbul 4, İdare Mahkemesinin E:2014/1061, K:2015/2653 sayılı kararın davalı idare tarafından uygulanmaması sebebiyle uğranılan elem ve üzüntü nedeniyle 3.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılan davayı reddeden İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 03/11/2017 gün ve E:2017/1372, K:2017/2279 sayılı kararının, kanun yararına temyiz edilmesine ilişkin verilen dilekçe üzerine konu incelendi.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51 'inci maddesinde; İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği; temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı; bu bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır.
T.C. Anayasası'nın 125. maddesinin son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır. İdarelerin yapmakla yükümlü kılındıkları görevlerin yerine getirilmesinde bir kusurun olması ve bu kusur neticesinde bir zararın doğması durumunda, idarece bu zararın tazmin edilmesi Anayasa'nın yukarıda yer verilen 125. maddesi hükmünün gereğidir.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalannda, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği, sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 1. bendinde, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, 3. bendinde ise; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgilinin idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açabileceği belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, Başakşehir İlçesi, TOKİ Mimar Sinan Anaokulu'nda öğretmen olarak görev yapıp, İBB Şair Erdem Bayazİt Ortaokulu'nda görevlendirilen davacı hakkında, TOKİ Mimar Sinan Anaokulu'nda görevli olan bir işçinin İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden bir yöneticinin tanığı olduğuna dair İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü'nün odasında açıklama yaptığı iddiasıyla yürütülen inceleme sonucu düzenlenen rapor kapsamında 15.05.2013 gün ve 6933 sayılı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yazısı ile davacıya iddianın sübuta erdiğinden bahisle daha dikkatli davranması gerektiğinin bildirilmesi üzerine davacının bu yazının dayanağı olan inceleme/araştırma raporunun tarafına verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine dava açtığı, İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nin E:2014/1061, K:2015/2653 sayılı kararıyla işlemin iptaline karar verildiği, bu karara rağmen davalı idare tarafından bilgi edinme talebinin yerine getirilmediğinden bahisle 3.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılan davanın, İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 03/11/2017 gün ve E:2017/1372, K:2017/2279 sayılı kararı ile "belirtilen olay nedeniyle kişinin fizik yapısını zedeleyen yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması yada şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunması gerekmekte olup, bu işlemler nedeniyle uğranılan manevi zararın, yani duyulan acı ve elemin manevi tazminat ödenmesini gerektirecek nitelik ve ağırlıkta bulunmadığı sonucuna varılmıştır." gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargı kararının uygulanmaması idareyi tazminatla yükümlü kılacak ağır hizmet kusurunu oluşturduğundan, idare mahkemesinin anılan gerekçesi hukuka aykırı bir sonuç doğurmuştur.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 03/11/2017 gün ve E:2017/1372, K:2017/2279 sayılı kararı, yürürlükteki hukuka aykırı sonucu ifade ettiğinden 2577 sayılı Yasanın 51'inci maddesi uyarınca, kanun yararına temyiz edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Dairemizin 25/11/2021 tarihli ara kararına cevabın geldiği görülmekle, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
İstanbul ili, Başakşehir ilçesi, TOKİ Mimar Sinan Anaokulu'nda öğretmen olarak görev yaptığı dönemde davacı, Başakşehir İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü H.Z.'nin makamında, görev yaptığı okulda ücretli çalışan D.Y. isimli şahsın, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümden bir yöneticinin tanıdığı olduğu, bu kişinin yersiz istihdam edildiği, korunup kollandığı yönünde sözlü şikayette bulunmuştur.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü H.Z. tarafından, ücretli çalışan D.Y. hakkında davacının ileri sürdüğü iddialarla ilgili TOKİ Mimar Sinan Anaokulu'ndan inceleme ve araştırma yapılması istenilmiş, söz konusu okul müdürlüğü tarafından yapılan inceleme ve araştırma üzerine düzenlenen raporda, D.Y. hakkında, ilçe müdürlüğünden hiç kimse tarafından okul müdürlüğüne herhangi bir baskı, telkin veya yönlendirmenin yapılmadığı, kollanma, koruma veya ayrıcalık tanınmasının talep edilmediği, kişinin görev ve sorumluluklarını gereği gibi başarıyla yerine getirdiği, eğitim denetmenlerinin denetimi ve İlçe Tarım Müdürlüğü görevlilerinin sağlık denetiminden sorumlu olduğu mutfak hizmetini düzenli olarak yaptığı şeklinde tespitlere yer verilmiştir.
Bunun üzerine davacı, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından, görev ve sorumluluğunu gereği gibi yürüten okul çalışanı D.Y. hakkında amirlerini töhmet altında bırakacak, somut belge ve veriye dayanmayan asılsız söylemlerde bulunmayıp daha dikkatli davranması hususunda uyarılmıştır.
Davacı tarafından; D.Y. hakkında bu şekilde bir başvurusu ya da iddiasının olmadığı, bu nedenle ilgili uyarı yazısına dayanak olan bilgi ve belgelerin (iddiaların araştırılması talebine konu yazı ile bu talebin sonucunda düzenlenen inceleme/araştırma raporu), İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümden 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu uyarınca verilmesi talep edilmiştir.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün 31/05/2013 tarihli ve 7793 sayılı işlemiyle; D.Y. hakkında bu şekilde sözlü olarak iddiada bulunulduğunun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü olan H.Z. tarafından adı geçen okul müdürlüğüne yazılan yazıda açıkça belirtildiği, bu sözlü iddianın asılsız olduğunun beyan edilmesi halinde konu hakkında iftira ve yalan beyanda bulunan tarafın tespiti için muhakkik atanmak üzere şikayet dilekçesinin İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne iletilmesi durumunda gerekli yasal işlemlerin yapılacağı bildirilerek davacının bilgi edinme başvurusu reddedilmiştir.
Davacı tarafından bu işleme karşı yapılan itirazın, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'nca zımnen reddine karar verilmiştir.
Söz konusu uyarı yazısının dayanağı olan belgelerin, 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamında tarafına verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair 31/05/2013 tarihli ve 7793 sayılı Başakşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle Milli Eğitim Bakanlığıma karşı açılan davada, İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 18/12/2015 tarihli ve E:2014/1061, K.2015/2653 sayılı kararıyla, bilgi edinme başvurusuna konu belgelerin 4982 sayılı Kanun uyarınca talep edilmesi üzerine davacıya verilmesi gerekirken aksi yönde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlem iptal edilmiş, anılan karara karşı yapılan İtiraz ve karar düzeltme başvurusu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 10. İdare Dava Dairesince reddedilmiş ve karar bu haliyle kesinleşmiştir.
Davacı, anılan yargı kararına rağmen, talep ettiği bilgi ve belgelerin tarafına verilmediğini, bu kararın gereklerinin yerine getirilmediğini ileri sürerek uğradığı elem ve üzüntüye karşılık 3.000,00 manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davayı açmıştır.
İdare Mahkemesince, hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle soruşturma dosyasının kendisine verilmesini talep eden davacının bu talebinin reddine ilişkin işlem hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle yargı karan ile iptal edilmiş olmakla birlikte; manevi tazminata hükmedilmesi için kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması ya da şeref ve haysiyetin rencide edilmiş bulunması gerektiği, uyuşmazlıkta ise, yargı kararıyla iptal edilen işlem nedeniyle uğranılan manevi zararın, yani duyulan acı ve elemin manevi tazminat ödenmesini gerektirecek nitelik ve ağırlıkta olmadığı gerekçesiyle davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan kararın kanun yararına temyiz edilmesine ilişkin olarak verilen dilekçe üzerine Danıştay Başsavcılığınca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'un 51. maddesi uyarınca, mahkeme kararının kanun kararına bozulması istenilmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu kurala bağlanmış olup, hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devleti ifade etmektedir.
Yine Anayasanın 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu belirtilerek Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü vurgulandıktan sonra, 129. maddesinin 1. fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü oldukları; 138. maddesinin son fıkrasında ise, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarını uygulamak zorunda olduğu, bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği hükümlerine yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kararların Sonuçlan" başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur." kuralıyla
Anayasanın 2. maddesinde yer alan "Hukuk Devleti" ilkesine uygun bir düzenleme getirilmiş; 3. fıkrasında da, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği belirtilmiştir.
Söz konusu ilkeler karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan yargı kararlarını "aynen" ve "gecikmeksizin" uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bir kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında hukuk kurallarına uyulmamasının hizmeti yürüten idarenin "ağır hizmet kusuru" işlediğini göstereceği ve tazmin sorumluluğunu doğuracağı kuşkusuzdur.
Aynı Kanun'un 51. maddesinde ise, idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu İfade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde, kararın kanun yararına bozulacağı; bu bozma kararının daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı, bozma kararının bir örneğinin ilgili bakanlığa gönderileceği ve Resmî Gazete'de yayımlanacağı kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlık, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle oluşan manevi zarara dayalı tazminat isteminden ibarettir.
İdare Mahkemesince, manevi tazminata hükmedilmesi için kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması ya da şeref ve haysiyetin rencide edilmiş bulunması gerektiği, uyuşmazlıkta ise, yargı kararıyla iptal edilen işlem nedeniyle uğranılan manevi zararın, yani duyulan acı ve elemin manevi tazminat ödenmesini gerektirecek nitelik ve ağırlıkta olmadığı gerekçesiyle davanın reddine kesin olarak karar verildiği görülmektedir.
Anılan karar ile 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi kapsamında hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla saptanan idari işlem nedeniyle oluşan manevi zararın tazmin edilip edilmeyeceğine ilişkin irdeleme yapılmak suretiyle dava reddedilmiştir.
Ancak uyuşmazlığın yargı kararının uygulanmaması nedeniyle oluşan manevi zararın tazmine yönelik olduğu anlaşıldığından, İdare Mahkemesinin anılan gerekçesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, Dairemizin 25/11/2021 tarihli ara kararı ile davacının İlçe Milli Eğitim Şube Müdürüne sözlü olarak, aynı okulda görev yapan D. Y.'nin üst amirleri tarafından tanındığı ve korunup kollandığına yönelik ileri sürülen iddiasının araştırma ve inceleme raporuyla gerçeği yansıtmadığının saptanması üzerine, davacının daha dikkatli davranması gerektiğinin bildirilmesine ilişkin yazının dayanağı olan ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yukarıda adı geçen okula hitaben yazılan D. Y. ile ilgili davacı tarafından ileri sürülen iddiaların araştırılması talebine konu yazı ile bu talep sonucunda düzenlenen inceleme/araştırma raporunun, başvurusu üzerine davacıya verilip verilmediğinin, verildi ise bu belgelerin davacıya hangi tarihte verildiğinin sorulmasına, tebliğ edildiği tarihi de gösteren tüm bilgi ve belgelerin gönderilmesinin davalı idareden istenilmesine karar verilmiş olup, davalı idarece ara kararına verilen cevap dilekçesinde, bilgi edinme başvurusuna konu belgelerin davacıya tebliğ edildiğini gösteren tebellüğ belgesine arşivde yapılan arama sonucu ulaşılamadığı belirtilmiştir.
Bu hususla birlikte dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerden, davacının uyarılmasına konu yazının dayanağı olan bilgi ve belgelerin (iddiaların araştırılması talebine konu yazı ile bu talep sonucunda düzenlenen inceleme/araştırma raporu) yukarıda belirtilen yargı kararına rağmen davalı idare tarafından gönderilmediği, dolayısıyla yargı kararının gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
Anayasa'da ve 2577 sayılı Kanun'da yer alan emredici kurallar karşısında, idarenin, maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan kaçınmasının, "ağır hizmet kusuru" oluşturacağı açık olup; idari işlemin tarafı olan ve hukuk devletine olan inancı ve güveni bu hizmet kusuru nedeniyle zedelenen kişinin duyduğu her türlü sıkıntı ve üzüntüden kaynaklanan manevi zararının giderilmesi gerekmektedir.
Belirtilen durum karşısında, idarenin mevcut Anayasal ve yasal hükümleri gözardı etmek suretiyle yargı kararının uygulanmaması kastı ile hareket ettiği ve bunun sonucunda davacının manevi olarak zarara uğradığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla; olayda manevi tazminat ödenmesini gerektirecek koşullar oluştuğundan, Mahkemece davacının talep ettiği miktarla sınırlı olmak kaydıyla takdir edilecek manevi tazminatın, davacı hakkındaki yargı kararını uygulamadığı saptanan davalı idare tarafından davacıya ödenmesine hükmedilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin KABULÜNE;
2. Davanın reddi yolunda verilen İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 03/11/2017 tarih ve E:2017/1372, K:2017/2279 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,
3. Kararın birer örneğinin taraflara ve Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 15/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
----------o----------