R.Gazete No: 32880
R.G. Tarihi: 24.4.2025
Danıştay Yedinci Daire Başkanlığından:
Esas No : 2025/1
Karar No: 2025/119
KANUN YARARINA TEMYİZ EDEN : Danıştay Başsavcılığı
DAVACI: Mehmet Arhan ERGİN
VEKİLİ: Av. Numan Emre ERGİN - (E - Tebligat)
DAVALI: İstanbul Defterdarlığı (Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Müdürlüğü) (E - Tebligat) İSTEMİN KONUSU : İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 31/10/2022 tarih ve E:2022/882, K:2022/2773 sayılı kararının kanun yararına temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ
Dava konusu istem: Davacının Türkiye Garanti Bankası Anonim Şirketi nezdindeki altın hesabı aracılığıyla 08/04/2022 tarihinde yapmış olduğu altın alımı işleminin kambiyo vergisine tabi olduğundan bahisle anılan banka tarafından tahsil edilen %1 oranında 39,90 TL banka ve sigorta muameleleri vergisinin iptali ile ödenen tutarın kesinti tarihinden itibaren işleyecek tecil faiziyle birlikte iadesi istemiyle dava açılmıştır.
Kanun yararına temyiz edilen kararın özeti: İstanbul 6. Vergi Mahkemesi Hakimliği, idari ve vergi yargısının görevinin, idari işlem, eylem ve sözleşmelerin hukuka uygunluğunun denetimi olduğu, bu nedenle öncelikle ortada tarh, tahakkuk ve tahsil işleminin bulunması gerektiği, vergi mahkemelerinde ancak tesis edilen tarh, tahakkuk ve tahsil işlemlerinin dava konusu edilebileceği, olayda ise, özel hukuk tüzel kişisi olan Türkiye Garanti Bankası Anonim Şirketi tarafından yapılan vergi kesintisinin idari bir işlem sayılamayacağı, uyuşmazlığa konu edilen kesintinin özel hukuk tüzel kişisi olan banka tarafından yapılan kesintinin dava açma tarihi itibariyle vergi dairesine beyan edilerek ödenip ödenmediğinin de belli olmadığı, davalı idare tarafından davacı adına tesis edilen herhangi bir işlemin bulunmadığı, davacının dava konusu edilen işlemin iptaline ve ödenen verginin iadesine yönelik herhangi bir başvurusunun da olmadığı dikkate alındığında, ortada dava konusu edilebilecek herhangi bir idari işlem olmadığından, esas yönünden inceleme olanağı bulunmayan davanın incelenmeksizin reddine kesin olarak karar verilmiştir.
Danıştay Başsavcılığı tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, mahkeme kararının kanun yararına bozulması istenilmektedir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI NEVZAT ÖZGÜR'ÜN DÜŞÜNCESİ: Banka nezdinde bulunan hesap kullanılarak fizikî teslimat olmaksızın altın alınması sebebiyle alım bedeli üzerinden banka tarafından kesilen banka ve sigorta muameleleri vergisinin tecil faizi ile birlikte iadesi istemiyle vergi dairesine karşı açılan davanın; İdarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir idari işlem bulunmadığından bahisle incelenmeksizin reddine dair İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 31/10/2022 tarihli ve E:2022/882, K:2022/2773 sayılı kararının kanun yararına temyiz edilmesi talebiyle Danıştay Başsavcılığını bilgilendiren dilekçe üzerine konu incelendi:
Vergi Mahkemesi kararında, özel hukuk tüzel kişisi olan banka tarafından yapılan vergi kesintisine ilişkin dekontun İdarî işlem sayılamayacağının izahtan vareste olduğu, uyuşmazlığa konu edilen vergi kesintisinin vergi dairesi değil özel hukuk tüzel kişisi tarafından yapılmış olması nedeniyle, yapılan kesintinin dava açma tarihi itibarıyla vergi dairesine beyan edilerek ödenip ödenmediğinin de belli olmadığı, banka vasıtasıyla yapılan vergi kesintisinin davacı tarafından dava konusu edilebilmesi için davacının vergi idaresine başvuruda bulunmak suretiyle adına bir idari işlem tesis ettirmesi gerektiği, davalı olarak gösterilen vergi idaresi tarafından davacı adına tesis edilen herhangi bir işlem olmadığı gibi dava konusu vergi tahakkukunun iptali ve iadesine yönelik olarak davacı tarafından yapılan herhangi bir başvurunun bulunmadığı, dolayısıyla davalı idarenin davacıdan gider vergisi kesintisi yapılması gerektiği yönünde bir irade açıklaması bulunmadığının görüldüğü, özel hukuk tüzel kişisi olan banka tarafından yapılan kesintinin İdarî işlem olarak kabulü mümkün olmadığından ve ortada vergi idaresi tarafından davacı adına tesis edilmiş herhangi bir İdarî işlem bulunmadığı için esas yönünden incelenmesi mümkün olmayan davanın incelenmeksizin reddi gerektiği belirtildiğinden, dava konusu işlemin idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E.2009/1, K.2012/2 sayılı kararında; özel hukuk kişileri tarafından ilgililerin hak edişlerinden kesilen vergilerin vergi dairesine yatırılması sonucunda kesilen vergi kadar hak edişlerinde azalma meydana gelenlerin, kesintiye konu olayın esasen vergiye tâbi olmadığını ileri sürerek açtıkları davalarda uyuşmazlıklar kanuna uygun bir vergilendirme olup olmadığına ilişkin bulunduğundan, bu hukuki sorunlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün vergi hukukundan doğan uyuşmazlıkları görüp çözmekle görevli vergi yargısının görev alanına girdiği, özel hukuk kişileri tarafından kesilen vergilerin vergi dairesine yatırılmasının sonuçta vergi idareleri tarafından yapılmış tahsilat işlemleri olduğu, bu tahsilat işlemlerinin vergilendirmeyle ilgili idari işlemler olduğunda duraksama bulunmadığından, bu tahsilat işlemleriyle hak edişlerinin eksildiğini öne sürenlerin haklarının ihlâl edildiği iddiasıyla vergi tahsilatının iptali veya tahsil edilen tutarların iadesi istemiyle 2577 sayılı Kanunun 2. maddesine göre vergi yargısında dava açabilecekleri belirtilerek içtihatlar bu doğrultuda birleştirildiğinden, Danıştay daire ve kurulları ile İdarî mahkemeler ve idare tarafından uyulması zorunlu bulunan bu karara göre özel hukuk kişileri tarafından ilgililerden vergi kesilerek vergi dairesine yatırılmasının vergi daireleri tarafından yapılmış tahsilat işlemi sayılması gerekmektedir.
Kamu idarelerinin karşı tarafın rızasını aramadan kamu gücü kullanmak suretiyle gerçekleştirdikleri tahsilat işlemleri kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemler olduğundan, vergi idareleri tarafından yapılmış sayılan tahsilat işlemlerinin de kesin ve yürütülmesi gereken idari işlemler olarak İdarî davaya konu edilebileceği kuşkusuzdur.
Bu itibarla, davacının banka nezdinde bulunan hesabı kullanılarak gerçekleştirilen altın alım bedeli üzerinden özel hukuk tüzel kişisi olan banka tarafından yapılan kesintinin vergi dairesine yatırılması vergi dairesince yapılmış tahsilat işlemi sayıldığından, İdarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin mevcut olduğunun kabulü suretiyle yargılama yapılması gerekirken, davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesinde hukukî isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 31/10/2022 tarihli ve E:2022/882, K:2022/2773 sayılı kararı niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade ettiğinden, kanun yararına temyizen incelenerek bozulması 2577 sayılı Kanunun 51. maddesi uyarınca talep olunur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ GÜLCAN BAKIR'IN DÜŞÜNCESİ : Davacının banka nezdindeki hesabı kullanılarak gerçekleştirilen altın alımında, bedel üzerinden özel hukuk tüzel kişisi banka tarafından yapılan kesintinin vergi dairesine yatırılması vergi dairesince yapılmış tahsilat işlemi sayılacağından, ortada İdarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin mevcut olduğu kabul edilerek yargılama yapılması icap ettiği, bu nedenle davanın incelenmeksizin reddine dair kararda hukukî isabet bulunmadığından kararın, kanun yararına bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE
MADDİ OLAY:
Davacının Türkiye Garanti Bankası Anonim Şirketi nezdindeki altın hesabı aracılığıyla 08/04/2022 tarihinde yapmış olduğu altın alımı işleminin kambiyo vergisine tabi olduğundan bahisle anılan banka tarafından tahsil edilen %1 oranında 39,90 TL banka ve sigorta muameleleri vergisinin iptali ile ödenen tutarın kesinti tarihinden itibaren işleyecek tecil faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davada; ortada dava konusu edilebilecek herhangi bir idari işlem olmadığından, esas yönünden inceleme olanağı bulunmayan davanın incelenmeksizin reddine dair İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 31/10/2022 tarih ve E:2022/882, K:2022/2773 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 40. maddesinde, İçtihatları Birleştirme Kurulunun içtihatların birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkındaki kararlarının gönderildikleri tarihten itibaren bir ay içerisinde Resmi Gazete'de yayımlanacağı, bu kararlara, Danıştay daire ve kurulları ile idari mahkemeler ve idarenin uymak zorunda olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 26/02/2013 tarih ve 28571 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 02/07/2012 tarih ve E:2009/1, K:2012/2 sayılı kararında; içtihat aykırılığına neden olan kararlara konu olan davalarda uyuşmazlığın esasını, işin yüklenicisi olan davacıların, ihale kararları ve diğer düzenlenen belgeler üzerinden hesaplanan ve ihale makamınca şirketlerin alacağından kesinti yapmak suretiyle ödenen damga vergisine karşı, vergi mükellefi veya sorumlusu olup olmadıklarına bakılmaksızın, vergi mahkemelerinde dava açma ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı hususunun oluşturduğu; vergi mahkemelerinin genel bütçeye, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları çözümleyeceği yönündeki 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 6. maddesinde yer alan hükme göre; vergiyi doğuran olay, mükellefiyet, muafiyet, istisna gibi tümüyle vergi hukukuna ilişkin konularda açılacak davaların vergi mahkemelerinde görülmesi gerektiği; vergi hukukundan doğan uyuşmazlıkların çözümünün, öncelikle 2577 sayılı Kanun'da belirtilen usuller ve bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanunun'da yer alan usullere tabi olduğu, dolayısıyla 213 sayılı Kanun'un 377. maddesinde mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemelerinde dava açabileceklerinin belirtildiği, mükellef ya da sorumlu olmayan, fakat vergilendirmeyle ilgili bir idari işlem nedeniyle hak veya menfaatinin ihlal edildiğini iddia eden ilgililerin, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre iptal veya tam yargı davası açmalarına engel oluşturmadığı; içtihadın birleştirilmesine konu kararlara ilişkin maddi olaylarda; ihale kararlarına ilişkin damga vergilerinin, ihaleyi kazanan yüklenicilerin hak edişlerinden kesilip, vergi dairesine yatırıldığı, böylece yüklenicilerin aldıkları hak edişlerde damga vergisi kadar azalmanın meydana geldiği, damga vergileri hak edişlerinden kesilen yüklenicilerin, söz konusu ihale kararlarının damga vergisine tabi olmayıp, muafiyet kapsamında sayılması gerektiğini iddia ederek, ortaya çıktığını öne sürdükleri hak ihlallerinin giderilmesi, vergi dairelerine yatırılan damga vergisi tutarlarının iadesi istemiyle dava açtıkları; açılmış olan bu davalarda uyuşmazlıkların, 488 sayılı Kanun'a uygun bir vergilendirme olup olmadığına ilişkin olduğu; bu hukuki sorunlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün de, vergi hukukundan doğan uyuşmazlıkları görüp çözmekle görevli vergi yargısının görev alanına girdiği; öte yandan; yüklenicilerin ihale makamları aleyhine adli yargıda hak edişlerindeki azalma nedeniyle dava açmaları mümkün olmakla birlikte; sebepsiz zenginleşmeyle ilgili olarak açılacak bu davalarda, vergi idarelerinin damga vergisi tahsilat işlemlerinin denetiminin yapılamayacağı, vergi dairesinin hasım olmayacağı ve davalarda vergi dairesi aleyhine hüküm kurulamayacağının açık bulunduğu; dolayısıyla adli yargıda ihale makamları aleyhine dava açılabileceğinden bahisle vergi dairelerinin vergi tahsilat işlemlerinin yargısal denetiminden kaçınılmasının, hak arama özgürlüğü ve idari işlemlerin, Anayasa'da sayılan istisnalar dışında yargı denetimine tabi tutulacağı yolundaki Anayasa'nın 125. maddesinde yer alan kuralla bağdaşmayacağı; ayrıca, ihale makamlarınca damga vergilerinin vergi dairelerine yatırılmasının, sonuçta vergi idareleri tarafından yapılmış tahsilat işlemleri olduğunu gösterdiği; bu tahsilat işlemlerinin, vergilendirmeyle ilgili idari işlemler olduğunda duraksama bulunmadığı; anılan tahsilat işlemleriyle hak edişlerinin eksildiğini öne süren yüklenicilerin, haklarının ihlal edildiği iddiasıyla damga vergisi tahsilatının iptali veya ödenen tutarlarının iadesi istemiyle 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre vergi yargısında dava açmalarının mümkün bulunduğu gerekçesiyle ihale kararı üzerine ihale makamınca 488 sayılı Kanun'a göre hesaplanıp işi üstlenen şirketten kesilerek veya alınarak ihale makamınca vergi idaresine ödenen damga vergisi tahsilatının iptali veya tahsil edilen tutarın iadesi istemiyle işi üstlenen şirketin vergi mahkemesinde dava açabilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aykırı içtihatlar Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararları doğrultusunda birleştirilerek, içtihat aykırılığı giderilmiştir.
2577 sayılı Kanun'un 51. maddesinde ise, idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde, kararın kanun yararına bozulacağı; bu bozma kararının daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlık konusu olayda; özel hukuk tüzel kişisi olan banka tarafından, altın alım bedeli üzerinden yapılan kesintinin vergi dairesine yatırılmasının, vergi idaresi tarafından yapılmış bir tahsilat işlemi olduğu açıktır. Vergi dairesi müdürlüğünce yapılan tahsilat işleminin ise kesin ve icrai bir işlem olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır.
Bu itibarla, banka nezdinde bulunan hesabını kullanarak yaptığı altın alımı üzerinden kesilen banka ve sigorta muameleleri vergisinin davacının haklarını ihlal ettiği iddiası ile açılan davada, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun yukarıda sözü edilen kararı uyarınca işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerektiğinden, yukarıda yazılı gerekçeyle davayı incelenmeksizin reddeden vergi mahkemesi kararının yürürlükteki hukuka aykırı sonucu ifade etmesi sebebiyle hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz İsteminin kabulüne;
2. İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 31/10/2022 tarih ve E:2022/882, K:2022/2773 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,
3. Kararın birer örneğinin taraflara ve Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 23/01/2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
----------o----------