Vergi Hukukunda Sürelerin Hesabı

Vergi Hukukunda Sürelerin Hesabı

Bumin DOĞRUSÖZ - 16 Kasım 2023
Vergi     Vergi Usul Mevzuatı    

Vergi muamelelerinde süreler vergi kanunları ile belli edilir. Ancak kanunlarda bütün olasılıklar için süre belirlenmesi doğal olarak mümkün değildir. Bazı hallerde vergi idaresinin de mükelleflere yönelik işlemleri açısından onlara süre vermesi gerekebilir ve bu süre kanunda belirlenmemiş olabilir. Bu gibi hallerde süreyi tebliği yapacak olan idare belirler. Kanun koyucu bu gibi hallerde mükelleflere bir güvence sağlamak amacıyla, kanunda açıkça yazılı olmaması sebebiyle idare tarafından belirlenecek sürenin 15 günden kısa olamayacağını hükme bağlamıştır (VUK md. 14/2). Örneğin vergi incelemesi dolayısıyla mükelleflerin vergi müfettişlerine defter ve belgelerini ibraz etmeleri için gerekli süre kanun ile belirlenmemiştir. Bu durumda bir vergi müfettişinin bir mükellefe defter ve belgelerini ibraz etmesi için göndereceği tebligatta, mükellefe en az 15 gün süre tanıması gerekmektedir.  Eğer müfettiş mükellefe daha kısa bir süre tanıyarak ibraz talep ederse ve mükellef bu tanınan sürede ibraz etmezse, VUK md. 359’da yazılı ibraz etmeme suçu, usulüne uygun bir ibraz talebi bulunmadığından oluşmaz.

Sürelerin nasıl hesaplanacağı ise sürenin belirleniş şekline göre değişmektedir.

Gün Olarak Belirlenen Süreler

Süre gün olarak belirtilmişse, belirtilen günün sonunda (tatil saatinde) süre biter. Örneğin VUK md. 168’e göre gerçek kişilerin işe başlama bildirimlerini işe başlama tarihinden itibaren on gün içinde ilgili vergi dairesine bildirmeleri gerekmektedir. Buna göre 10 Nisan tarihinde işe başlayan bir avukatın 20 Nisan günü tatil saatine kadar ilgili vergi dairesine bu hususu bildirmesi gerekir. Burada süre hesabında sürenin başladığı gün hesaba katılmaz. Resmi tatil günleri süreye dahildir. Sürenin son günü resmi tatile rastlarsa süre, tatili takip eden ilk iş günü tatil saatinde biter.

Hafta veya Ay Olarak Belirlenen Süreler

Süre hafta veya ay olarak belli edilmişse, başladığı güne son hafta veya ayda tekabül eden sürenin tatil saatinde biter. Örneğin 22 Mayıs’ta tahakkuk eden verginin 1 ay içerisinde ödenmesi gerektiğinden, 1 aylık süre 22 Haziran’da sona erecektir. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne denk düşen bir gün yoksa süre o ayın son gününün tatil saatinde biter. Bu düzenlemeye göre, örneğin 30 Ocak günü mükelleften 1 ay süre tanınarak defter ve belgelerini ibraz etmesi istenildi ise ibraz süresi (yıla göre) 28 veya 29 Şubatta sona erecektir.

Belli Gün Olarak Belirlenen Süreler

Sonu belli bir gün ile tayin edilen sürelerde, süre o günün tatil saatinde biter. Örneğin gelir vergisi mart ve temmuz olmak üzere iki taksitte ödenir. Bu nedenle taksitlerin ödenme süreleri ilgili yılın 31 Mart ve 31 Temmuz günlerinde sona erer. Ancak bu günlerin resmi tatile rastlaması halinde süre, tatili takip eden ilk iş günü biter.  

Sürenin Bitim Saati

Kanunda sürelerin bitim saatleri Kanunda (VUK md. 18) günün “tatil saati” olarak belirlenmiştir. Ancak günümüzde beyanname verme, ödeme gibi pek çok yükümlülük elektronik ortamda yapılabilmektedir. Hatta davalar dahi UYAP adı verilen sistem üzerinden elektronik ortamda açılabilmekte, gerekli harçlar yine aynı şekilde ödenebilmektedir. Bu şekilde elektronik ortamda ifa edilebilen ödevler açısında ödev, günün son dakikalarına kadar yapılabilmektedir. Örneğin elektronik ortamda son gün 23.59’da verilen bir beyanname veya son gün 23:59’da kredi kartı ile elektronik ortamda yapılan bir ödeme süresinde kabul edilmektedir.

İdari İzin Günlerinin Sürelere Etkisi

Arife veya bayram günleri ile hafta tatilinin yakın olması halinde, aradaki iş gününün, tatilden sayılması, hemen hemen bir gelenek haline gelmiştir. Böyle günler genellikle tatil diye anılmakla birlikte bu nitelendirme doğru değildir.

Bir çalışma günü, ancak kanunla tatil ilan edilebilir. Nitekim ülkemizde tatil günleri, 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu ile 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’da sayma yolu ile tahdidi olarak belirlenmiştir.

Böyle günlerde yapılan uygulama, “hizmetlerin aksatılmaması ve kurum yöneticilerince gerekli tedbirlerin alınması”, “zorunlu hizmetlerin yürütülmesi için asgari seviyede eleman bulundurulması suretiyle” kamuda çalışan memur, işçi ve diğer personelin idari izinli sayılması şeklinde yürütülmektedir. Hukuken yapılması mümkün bu uygulamayı, “tatil günü ilanı” olarak adlandırmak mümkün değildir. Nitekim hukukçular arasında, bu tip uygulamalar, “idari izin” günü olarak adlandırılmaktadır.

İdari izin günlerinin kanunla kabul edilmiş birer tatil günü olmaması sebebiyle, Vergi Usul Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu veya Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca belirlenmiş ve son günü bu günlere rastlayan süreleri, izleyen ilk çalışma günü sonuna kadar uzatması mümkün değildir.

Bu nedenle idari izin günü niteliğinde böyle günlerin tatil olarak nitelendirilmesi ve sürelerin tatili izleyen ilk işi günü sonuna kadar kendiliğinden uzaması söz konusu değildir.  Nitekim Ticaret Hukuku’nda da idari izin günü uygulaması, örneğin faturaya itiraz, protesto süreleri gibi süreleri uzatmaz. Zaten bu nedenle idari izin uygulaması noterlikleri ve bankaları kapsamaz. Ancak Gelir İdaresi’nin veya Sosyal Güvenlik Teşkilatı’nın, ilgili Kanunlarda süre konusundaki yetkilerini kullanarak son günü idari izin günlerine gelen süreleri uzatmaları elbetteki mümkündür.

Yazar: Bumin Doğrusöz

Kaynak: https://www.ekonomim.com/

E-Bültenimizi İnceleyin