MEVZUATTAKİ SON
DEĞİŞİKLİKLER

R.Gazete No: 32631

R.G. Tarihi: 13.8.2024

 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinden:

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

YARGITAY İLÂMI

 

Esas No: 2024/247

Karar No : 2024/1649

 

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ: 04.10.2022

SAYISI:2019/131 E., 2022/571 K.

DAVACI : Alpaks İnşaat Turizm Özel Eğitim Hizmetleri İletişim San. Dış Tic. Ltd. Şti. vekili Avukat Ayşe Mine Durmaz

DAVALI: Nurşen Özel vekili avukat Tolga Akil

DAVA TARİHİ :02.08.2018

 

Taraflar arasında, İlk Derece Mahkemesinde görülen itirazın iptali davasında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

l. DAVA

Davacı vekili; davalının, müvekkili Alpaks İnşaat Turizm Özel Eğitim Hizmetleri İletişim Paz. San. Dış Tic. Ltd. Şti. yetkilisi Hasbi Demirci'ye evinin tamirat ve tadilat işlerini yerine getirmek için vekaletname verdiğini, bu vekaletnameye dayanarak müvekkili şirket yetkilisinin davalının Baruthane Mahallesi, Düğün Çiçeği Sokak, 370 Ada, 1 Parsel, İlkadım / Samsun adresinde bulunan evinin tamirat ve tadilat işlemlerini yaptığını ve bu işlemlerin masraflarını bizzat kendisinin karşıladığını, yapılan tüm masraflar için fatura düzenlendiğini ve usulüne uygun olarak da faturanın davalıya iletildiğini, davalıya yapılan uyarılara rağmen borcun ödenmediğini, davalı hakkında Samsun 9. İcra Müdürlüğünün 2018/48072 E. sayılı dosyası ile ilamsız takip yolu ile takip yapıldığını, davalının icra takibine yapmış olduğu itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazının iptali ile davalının asıl alacağın % 20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı; cevap dilekçesi vermemiş, ancak 18.12.2018 tarihli duruşmada "davanın reddine karar verilsin, ben ev hanımıyım." şeklinde beyanda bulunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. Samsun Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.12.2018 tarihli ve 2018/544 E., 2018/904 K. sayılı İlamıyla; davalının dava açıldığı tarihte tacir ve esnaf olmadığı, eldeki davanın da Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen mutlak ticari davalardan bulunmadığı gerekçesiyle dava dilekçesinin dava şartı yokluğundan usulden reddine, Mahkemenin görevsizliğine, davaya bakmakta görevli Mahkemenin Samsun Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiştir.

2. Dosyanın gönderildiği Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.10.2022 tarihli ve 2019/131 E., 2022/571 K. sayılı ilamıyla; somut olayda davalının davacı şirket temsilcisi Hasbi Demirci ile davalı Nurşel Özel arasında Ankara 6. Noterliğinin 13.10.1992 tarihli ve 41936 yevmiye nolu vekâletnamesi ile vekâlet ilişkisi kurulduğu, söz konusu vekâletname kapsamında davalının Baruthane Mah., Düğünçiçeği Sok.,No:39, İlkadım/Samsun adresinde bulunan gayrimenkulünün satışı ve satış bedellerinin alınması da dahil üzerinde irtifak kurulması vb. her türlü tasarruf yetkisi ile birlikte gayrimenkulün bir kısmı veya tamamı üzerinde gereken her türlü tamirat ve tadilatların yapılması yönünde davacı temsilcisine yetki verildiği, davacı temsilcisi tarafından vekâletnameye istinaden Samsun 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/51 D.İş sayılı dosyasında aldırılan bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda davalının gayrimenkulünde tamirat ve tadilat işlerini yaptığı, yapılan iş kapsamında davacı temsilcisi tarafından davalı adına 28.08.2008 tarih ve 48401 no.lu faturanın düzenlendiği, Mahkemece dinlenen ve itibar edilen tanık beyanlarına göre dava konusu alacağa teşkil eden tamirat ve tadilat işleri dışında ayrıca davacı temsilcisi tarafından davalının gayrimenkulünün kanalizasyon borusunun da yenilendiği, dosyaya aldırılan hüküm ve denetime elverişli bilirkişi raporlarına göre davacı temsilcisinin davalının gayrimenkulünde tamirat, tadilat ve kanalizasyon borusunun yenilenmesi kapsamında yapmış olduğu işler nedeniyle davalıdan 4.238,69 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, davacı tarafından düzenlenen faturanın davalıya tebliğ ve teslim edildiğine ilişkin dosyada delil bulunmadığı, ancak davacının vekâletname kapsamında davalının gayrimenkulündeki tamirat, tadilat yaptığını ve kanalizasyon borusunun da yenilendiğini tanık anlatımlarıyla ispat ettiği, davalının icra takibinden önce temerrüde düşürüldüğüne ilişkin dosyada yazılı bir belge bulunmadığı ve değişik iş tespitinin yapıldığı tarih itibariyle asıl alacak olarak 4.238,69 TL'nin tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, Samsun 9. İcra Müdürlüğünün 2018/48072 E. sayılı dosyasında yapılan itirazın 4.238,69 TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, kabul edilen asıl alacağın %20'si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karar süresinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edi lmiştir.

3. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 05.01.2023 tarihli ve 2023/62 E., 2023/29 K. sayılı ilamıyla; hüküm tarihine göre istinafa konu edilen miktar itibarı ile kesin olan karara ilişkin istinaf başvurusunda bulunan davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf dilekçelerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

IV. KANUN YARARINA TEMYİZ

A. Kanun Yararına Temyiz Yoluna Başvuran

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiştir.

B. Temyiz Sebepleri

Adalet Bakanlığınca; Mahkemece davalının ödeme emrine itirazında yetki itirazında da bulunduğu dikkate alınıp öncelikle bu itirazın değerlendirilmesi, şayet itiraz usule uygun değil ya da haksız bir itirazsa işin esasına girilmesi, esas incelenirken dc dava dilekçesinde davacı şirket yetkilisinin davalıdan aldığı vekaletnameye istinaden davalının evinin tadilatını davacı şirkete yaptırıp bedelini bizzat ödediği belirtildiğine göre somut davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde iddianın genişletilmesi yasağına aykırı şekilde dilekçeler aşamasında tanık deliline dayanmamış olan davacının sonradan sunduğu dilekçeyle bildirdiği tanıkların beyanlarına itibar edilerek karar verilmiş olması ve ayrıca adli yardıma ilişkin anılan madde dikkate alınıp sermaye şirketlerinin adli yardımdan yararlanmayacaklarının gözetilmemesi de usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın kanun yararına bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacının davalının evinde yaptığı tadilat bedellerinin kendisine ödenmemesi nedeniyle başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup, kanun yararına temyiz aşamasında ise uyuşmazlık, ödeme emrine itirazda ileri sürülen yetki itirazının değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, davacının süresinde dayanmadığı tanık deliline dayanarak davanın kabulüne karar verilip verilmeyeceği ve davacı şirketin adli yardımdan yararlanıp yararlanmayacağı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.

2. Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, 6100 sayılı Kanun'un 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca karar kanun yararına bozulur ve bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) "Dava dilekçesinin içeriği" başlıklı 119 uncu maddesi.

4. 6100 sayılı Kanun'un "Sonradan delil gösterilmesi" başlıklı 145 inci maddesi.

5. 6100 sayılı Kanun'un "Dava şartlarının incelenmesi" başlıklı 115 inci maddesi.

6. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "Yetki ve itirazları" başlıklı 50 nci maddesi.

7. 6100 sayılı Kanun'un "Adli yardımdan yararlanacak kişiler" başlıklı 334 üncü maddesi.

8. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.11.2016 tarihli ve 2014/2-1226 E., 2016/1057 K. sayılı ilamı.

9. .Yargıtay 3, Hukuk Dairesinin 09.05.2022 tarihli ve 2022/2971 E., 2022/4300 K. sayılı ilamı.

10. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.12.2022 tarihli ve 2022/6179 E., 2022/9565 K. sayılı ilamı.

3. Değerlendirme

A. Adalet Bakanlığının ödeme emrine yetki itirazının incelenmemesi yönünde kanun yararına temyiz itirazının incelenmesinde;

1. İtirazın iptali davasında usulüne uygun olarak başlatılmış ve itirazla durmuş bir takibin varlığı dava şartı olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 115 inci maddesi uyarınca dava şartının varlığı yargılamanın her aşamasında Mahkemece re'sen gözetilmelidir.

2. İtirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, Mahkeme öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır (HGK'nın 28.03.2001 gün ve 2001/19-267 E. 2001/311 K.; 20.03.2002 gün ve 2002/13-241 E.,2002/208 K.).

3. Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer Mahkemesine aittir. O nedenle, Mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, Mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır. (Üstündağ, S: İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102)(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu' nun 27.11.2013 gün ve 2013/13-372 E., 2013/1606 K. sayılı kararı).

4. İlamsız bir takipte yetkili icra dairesi de İcra İflas Kanunu'nun 50 nci maddesinin yollaması ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) genel hükümlerine göre belirlenecektir. 6100 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesine göre genel yetkili icra dairesi, davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir. Aynı yasanın "sözleşmelerden doğan davalarda yetki" başlıklı 10 uncu maddesinde; sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer Mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmış olup, bu sebeple sözleşmeden doğan para borcunun tahsili için başlatılan takipte, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 89 uncu maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir.

5. Yetki itirazının incelemesi neticesi Mahkeme yetkili olduğuna karar verirse borçlunun icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazının reddine karar verilecektir. Mahkeme yapmış olduğu inceleme neticesi takip yapılan icra dairesinin yetkili olmadığına kanaat getirir ise ^Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından davanın reddine" karar verecektir. (06.10.2004 tarih E:2004/19-410 K:2004/471 karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı)

6. Dava dosyasının incelenmesinde; davalının Samsun 9. İcra Müdürlüğünün 2018/48072 E. sayılı takip dosyasında ödeme emrine süresinde itirazında açıkça yetkiye itiraz ettiği anlaşılmakla açılan itirazın iptali davasında Mahkemece, öncelikle davalının usulüne uygun yetki itirazında bulunup bulmadığı gözetilerek yetki itirazının usule uygun olduğu anlaşılması halinde itirazında belirttiği icra dairesinin yetkisinin araştırılması ve şayet icra dairesinin yetkisine ilişkin itiraz yerinde değil ise esasa ilişkin itirazın incelenmesine geçilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu biçimde yetki itirazı yönünden değerlendirilme yapılmaksızın hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde Mahkemece, itirazın iptali davasında öncelikle yetki itirazı yönünden değerlendirilme yapılıp karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekmiştir.

B. Adalet Bakanlığının dilekçelerin teatisi aşamasında dayanılmayan tanık deliline göre karar verilip verilmeyeceğine yönelik kanun yararına temyiz itirazının incelenmesinde;

1. 6100 sayılı Kanun'un "Dava Dilekçesinin İçeriği başlıklı 119/1-e-f maddesine göre; davacı, dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek zorundadır.

2. Maddenin gerekçesinde bu gerekliliğin, 6100 sayılı Kanun'da bir yenilik olarak düzenlendiği ifade edilmiştir. Davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığı dilekçeden anlaşılmalıdır. Delillerin bildirilmesine ilişkin bu düzenleme, somutlaştırma yükünün de bir gereğidir. (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 3. Bası, Ankara 2015, s. 277).

3. 6100 sayılı Kanun'un "Belgelerin Birlikte Verilmesi" başlıklı 121 inci maddesinin birinci fıkrasına göre; dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, Mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M., s. 306).

4. 6100 sayılı Kanun'un "Ön İnceleme Duruşması başlıklı 140 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre; ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri Mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir. Aynı Kanun'un 119 uncu ve 121 inci maddelerinde delillerin gösterilmesinden bahsedilmesine rağmen, 137 nci ve 140 ncı maddelerinde delillerin sunulmasından ve toplanmasından bahsedilmektedir. Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140 inci maddede; "dilekçelerinde gösterdikleri" ibaresinin kullanılmış olmasıdır.

5. 6100 sayılı Kanun'un 140 inci maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa, tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu şanslarını da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.

6. Dilekçelerin teatisi aşamaları bu şekilde net sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, delil bildirmenin süreye bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145 inci maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı Kanun'un "Sonradan Delil Gösterilmesi" başlıklı 145 inci maddesinin birinci fıkrasına göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, Mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.

7. 6100 sayılı Kanun'un 145 inci maddesinin birinci cümlesinde de; tarafların, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri açıkça belirtilmiştir. 145 inci maddenin ikinci cümlesinde; birinci cümledeki tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145 inci maddenin gerekçesinde, "uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması halinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenme hakkının tabii bir sonucu olduğu" belirtilmiştir.

8. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı Kanun'un sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.11.2016 tarihli ve 2014/2-1226 E., 2016/1057 K. sayılı ilamı).

9. Dava dosyasının incelenmesinde; davacı vekilinin dava dilekçesinde tanık deliline dayanmadığı, Mahkemece 28.05.2019 tarihli duruşmasında 6100 sayılı Kanun'un 140 inci maddesinin beşinci fıkrasına dayalı tanık bildiren tarafın, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren muhatap sayısından bir suret fazla dilekçe ile bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verildiği ve bu süre içinde davacı vekilinin tanık isim ve adreslerini bildirdiği ve bildirilen tanıkların beyanları hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.

10. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, dava dilekçesinde tanık deliline dayanmayan, sonradan delil gösterilebilmesi için 6100 sayılı Kanun'un 145 inci maddesinde belirtilen istisnai hallerin mevcudiyetini de ileri sürmeyen davacı vekilinin ön inceleme aşamasından sonra bildirdiği tanıkların dinlenmesi mümkün değildir.

11. O halde Mahkemece; davacı vekilince süresinde ileri sürülmeyen ve bildirilmeyen tanık beyanları hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup,

Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararının temyiz talebinin kabulü gerekmiştir.

C. Adalet Bakanlığının adli yardıma ilişkin kanun yararına temyiz itirazının incelenmesinde;

1. Adli yardımdan yararlanacak kişiler 6100 sayılı Kanun'un 334 üncü maddesinde sayılmıştır. Anılan maddenin birinci bendine göre ancak gerçek kişiler, ikinci bendine göre de ancak kamuya yararlı dernek ve vakıflar adli yardımdan yararlanabilir. Kamuya yararlı dernek ve vakıflar dışındaki tüzel kişilerin adli yardımdan yararlanmaları mümkün değildir.

2. O halde Mahkemece: adli yardım talebinde bulunan davacının, ticaret şirketi olup adli yardımdan yararlanması mümkün bulunmadığından adli yardım talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup. Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Adalet Bakanlığının 6100 sayılı Kanun'un 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz istemlerinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,

Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,

13.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

----------o----------

E-Bültenimizi İnceleyin