Makaleler


Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi İkinci Ek Protokolü Hakkında Değerlendirme


KÜRŞAT ERGÜN - AVUKAT - 28 Haziran 2022

Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi İkinci Ek Protokolü Hakkında Değerlendirme

Kürşat ERGÜN 
Avukat, Bilişim Hukuku Derneği Genel Başkanı
 

Siber suç kavramının evrensel ve genel kabul görmüş bir tanımı henüz geliştirilmemiş olsa da çoğu durumda bu kategori, bilgisayar sistemlerinin veya verilerinin güvenliğini hedef alan, bilgi sistemlerinin kullanımıyla işlenen hukuka aykırı fiilleri içerir. Devletlerin toplumu ve bireyleri suça karşı sadece çevrimdışı değil, aynı zamanda etkili ceza soruşturmalar ve kovuşturmalar da dahil olmak üzere çevrimiçi koruma sorumluluğu da bulunmaktadır.

Günümüzde hemen hemen her tür suçun faili ceza soruşturmaları için kilit öneme sahip olan dijital bir iz bırakmaktadır. Bazı durumlarda, dijital deliller yalnızca tamamlayıcı veya yardımcı değil, kesin delil niteliğindedir ve bunlar olmadan faili tespit etmek imkansızdır. Avrupa Komisyonunun bir analizine göre, devam eden ceza yargılamalarının yaklaşık yüzde 85'inde elektronik-dijital delil veya kanıt, davanın aydınlatılabilmesi ve faillerin cezalandırılabilmesinde kilit öneme sahiptir.

İnternet hizmetleri de dahil olmak üzere bilgi ve iletişim teknolojisinin artan kullanımının ve demokrasi ve hukukun üstünlüğü için bir tehdit olan ve birçok devletin de insan hakları için bir tehdit olarak gördüğü siber suçların artması yeni önlemlerin alınmasını elzem hale getirmiştir.

Halihazırda dijital delillere erişim AB üyesi ülkeler ve diğer devletler arasında kolluk kuvvetlerinin iş birliği ve ikili anlaşmalar çerçevesinde yürütülmektedir. Yürütülen bu çalışmalar ise sadece belirli suç türlerinin tespiti ve cezalandırılması açısından geçerlidir. (intihara teşvik, uygunsuz çocuk görüntüleri, terör, karar para aklama vb.) Fakat bu yöntem siber suçların çeşitliliği göz önüne alındığında faillerinin tespiti ve cezalandırılabilmesi noktasında yetersiz kalmaktadır.

23 Kasım 2001 tarihinde üye ülkeler ve imzacı diğer ülkeler tarafından imzalanan sözleşme ile; Taraf Devletler mümkün olan en geniş biçimde iş birliği yapacak, bu çerçevede, taleplerin yerine getirilmesi noktasındaki engeller en aza indirgenecek, siber suçlar ile ilgili yardımlaşmanın yanında herhangi bir suça ait delillerin elektronik şekilde toplanması da sağlanacaktır.

Bilişim suçları bakımından uluslararası alanda oldukça önemli olan bu sözleşmenin amacı;

Uluslararası alanda gerçekleşen bilişim suçlarını aydınlatmak, failleri tespit etmek, dijital deliller konusunda yardımlaşmayı sağlamak ve en nihayetinde dijital dünyada kullanıcıları korumaktır.

Bu bağlamda;

- İmzacı taraflar, bilgisayar sistemleri ve verileriyle ilgili cezai suçlara ilişkin soruşturma ve davaların yürütülmesi ya da cezai bir suça ilişkin olarak elektronik ortamda delil toplanması konusunda birbirlerine mümkün olan en geniş ölçüde yardımcı olacakları,

- Siber suçlar ile ilgili yasal mevzuatta gerekli düzenlemeleri yapacakları,

- Tarafların sözleşme ve mütekabiliyet esasları ile doğru orantılı olarak imza eden devletler tarafından gelen yardım taleplerini reddetme hakkını kullanamayacakları, gibi belli başlı şartlar belirlenmiştir.

Ayrıca taraflardan her biri, bilgisayar sistemleri ve verileriyle ilgili cezai suçlar konusundaki soruşturma ve davaların yürütülmesi ya da cezai bir suça ilişkin olarak elektronik ortamda delil toplanabilmesi işlemlerine ilişkin olarak en kısa sürede yardım temin edilmesini sağlamak üzere haftanın 7 günü 24 saat boyunca elverişli olan irtibat noktası tesis edecektir.

Sözleşmeye 1 Mart 2006 tarihinde yürürlüğe giren ek protokol eklenmiştir. Bu ek protokole göre; dünyada artan ve sosyal medya platformları aracılığı ile de tabiri caizse kolaylaşan ırkçılık ve nefret söylemlerinin önüne geçilmesi, faillerinin tespit edilmesi için üye ve imzacı devletler arasında gerekli koordinasyonun sağlanarak faillerin tespiti ile gerekli cezai yaptırımların tatbik edilmesi amaçlamıştır.

01.01.2014 tarihinde ülkemiz tarafından da imzalanan bu antlaşma 22.04.2014 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 01.01.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

İkinci ek protokol; ise birinci protokolde belirlenen suçlar ile sınırlı kalmaksızın herhangi bir suç ayrımına gitmemiş ve daha fazla bir yardımlaşma ve koordinasyon getirmiştir. Usul ve esasları hazırlanan protokol 12-13 Mayıs 2022 tarihinde taraflara imzaya sunulmuş, 25 Mayıs 2022’de 22 ülke tarafından imzalanmıştır.

Protokol ile insan hakları ve evrensel hukuk kurallarına aykırılık teşkil eden suçlar ile ilgili olarak, hizmet sağlayıcılar ile doğrudan iş birliği yapılmasını, suça konu kullanıcıların, abonelik bilgilerini ve trafik verilerinin elde edilmesini, ortak soruşturmalar yürütülmesi gibi gelişmiş iş birliği yöntemleri sağlamaktadır. Ayrıca yukarıda da bahsettiğimiz üzere tarafların acil durumlar için kurduğu 7/24 şebeke temas noktası ile de gecikmeksizin suç ve suçluların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Yine protokol ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de halihazırda hukuk sistemimize entegre olan “segbis” sistemine benzer nitelikler taşıyan “video konferans” yöntemidir. Bu yöntemde talepte bulunulan tarafın muvafakati doğrultusunda video konferans yoluyla bir tanık veya uzmandan, ifade işlemlerinin gerçekleştirilmesi talep edilebilmektedir. Burada ifadesi alınan kişiye sorulacak soruların birlikte mi yoksa talepte bulunulan tarafça mı yerine getirileceği, talepte bulunulan tarafın inisiyatifine bırakılmıştır.

Bu protokol ile devletler arasında iş birliği artırılacak, suç ve suçluların tespitinde yardımlaşma gerçekleştirilecektir. Salt devletler ile devletler arasında gerçekleştirilecek iş birliklerin yanında devletler ile özel şirketler arasında da koordine sağlanacaktır. Ayrıca farklı yargı sistemlerine sahip yetkililer arasında veri paylaşımı için “daha etkili araçlar” ve ortak soruşturmalarda daha kolay iş birliği gerçekleştirilecektir.

İkinci protokol maalesef birtakım endişeleri de beraberinde getirmiştir. Örneğin taraf ve imzacı devletlerin protokolün getirdiği yardımlaşma ve koordine faaliyetlerini, protokolün özüne aykırı olarak kullanabileceği, kişisel veriler noktasında zafiyetler ve insan haklarına aykırılık teşkil edebilecek girişimlerin ortaya çıkabileceği öngörülmektedir.

Bunun dışında devletler arasında adli yardımlaşma anlayışının topyekûn aşacak şekilde birtakım yetkilerin verilmesi hususu egemenlik ilkesi göz önünde bulundurulduğunda üye devletler tarafından sorgulanmaktadır. Netice itibariyle yaklaşık 5 milyar insanın internet kullanıcısı olduğu dikkate alındığında ve bu kullanıcıların aynı zamanda ciddi bir güvenlik riski altında bulunmasından dolayı bu konuda gerek ulusal gerek uluslararası hukuki düzenlemeler ve yardımlaşma faaliyetleri kaçınılmaz hale gelmektedir. Geleneksel hukukun, internetin baş döndüren hızına yetişmesi için bu türden hukuksal konulara adapte edilmesi, insan hakları ve devletler hukukunun gelişimi açısından büyük önem arz etmektedir. Protokolün devletler arasında ve devletler ile özel şirketler arasında koordine sağlayarak suç ve suçluların önüne geçilmesi noktasında başarılı olup olmayacağı hususu ilerleyen zamanlarda çok daha netleşecektir.

E-Bültenimizi İnceleyin