Makaleler


Emekli Aylığı Haczedilebilir Mi?


ERDOĞAN ÜVEDİ - EMEKLİLİK DAİRESİ ŞB. MD. - 02 Eylül 2025

Özet

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı” başlıklı 93’üncü maddesi, “Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.” hükmünü amirdir.

Uzman kalemlerden, mevzuat dünyasına dair kapsamlı içeriklere ulaşmak için şimdi Aylık Mevzuat Dergisi’ne göz atın!

Anılan hüküm gereği, Sosyal Güvenlik Kurumunca (SGK) emekli, dul ve yetimlere ödenmekte olan gelir, aylık ve ödeneklerin SGK alacakları ve nafaka borçları dışında borçlunun muvafakati olmadan açılan haciz taleplerinin SGK’ya intikal ettirilmeden icra müdürleri tarafından reddedilmesi gerekmektedir.

Bu yazıda, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 21/03/2025 tarihli, E.2022/2, K.2025/1 sayılı Kararı (GKK) çerçevesinde emekli aylıklarına haciz konulup konulamayacağı hususu incelenecektir.

Anahtar Kelimeler

Emekli aylığı, banka, kredi, bloke, haciz.

1. Giriş

5510 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesinde 5838 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile 28/02/2009 (dahil) tarihi itibariyle SGK’dan gelir/aylık alan sigortalı ve hak sahiplerine SGK’ca ödenmekte olan gelir ve aylıkların, ilgilerin rızası olmaksızın SGK alacakları ve nafaka borçları dışında haczedilmesi yasaklanmıştır. 5838 sayılı Kanunla Kanun’un 93’üncü maddesine eklenen ibarenin yürürlük tarihi olan 28/02/2009 tarihi itibariyle icra ve iflas müdürlüğünden gönderilen icra müzekkereleri hakkında SGK’ca;

- 28/2/2009 tarihinden önce açılan veya halen sırada bekleyen haciz talepleri için mevcut uygulama sürdürülerek ilgili icra müdürlüğünden kesintinin durdurulduğuna dair yazı gelmediği sürece gelir/aylıklardan yapılan kesintiye devam edilmiş, 

- Sigortalı ve hak sahiplerine, 28/02/2009 tarihinden önceki borçları için de 5838 sayılı Kanun’un 32’nci maddesinin uygulanmasına yönelik talepleriyle ilgili olarak icra müdürlüklerinin bağlı bulunduğu icra tetkik merciine başvurmaları gerektiği hususunda bilgi verilmiş,  

- 28/02/2009 (dahil) tarihinden sonra icra müdürlüklerince açılacak haciz talepleri 5838 sayılı Kanun’un 32’nci maddesine göre borçlunun muvafakati alınmadan SGK’ya gönderilmiş ise, sigortalılara ilgili icra müdürlüklerine itiraz edebilecekleri yönünde bilgi verilmiştir. 

17/07/2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan GKK’den sonra yazılı ve görsel basında; SGK’ca ödenmekte olan emekli aylıklarına haciz yolu açıldığı, tek geçim kaynağı emekli maaşı olan emeklinin maaşına haciz konulabileceği şeklinde yer alan pek çok haber emeklileri tedirgin etmiştir. Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim ki emekliler tedirgin olmasın. GKK, sadece emekli aylıklarına bankalarca kullandırılan tüketici kredisi nedeniyle bloke konulabileceğine dair olup, emekli aylıklarına haczi içermemektedir.

Kaldı ki 5510 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesi yürürlükte iken emekli maaşına muvafakat olmadan haciz konulması da mümkün değildir. 

2. Genel Kurul Kararı

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun mezkûr Karar’ının özet bölümünde “Tüketici kredisi nedeniyle verilen hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatları nedeniyle bankanın emekli maaşına doğrudan bloke koyması mümkündür.” denmek suretiyle GKK’nın çerçevesi çizilmiş ve içtihat sadece tüketici kredisine bloke koyulmasıyla sınırlandırılmıştır.

2.1. İçtihatları Birleştirme Başvurusu

Başvurucu; vekilinin tüketici kredisi nedeniyle verilen hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatlar nedeniyle bankanın emekli maaşına bloke koymasının mümkün olup olmadığı konusunda; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 11. Hukuk Dairesi, kapatılan 13. Hukuk Dairesi ve kapatılan 19. Hukuk Dairesi arasındaki içtihat ve uygulama farklılığı bulunduğu belirtilerek içtihatların birleştirilmesine karar verilmesini talep edilmiştir.

Konu hakkında emekli aylığına bankalarca bloke konulabileceğine ilişkin kararlar ile bunun aksi yönünde alınmış mahkeme kararları olması nedeniyle, konu hakkında dairelerin ve Hukuk Genel Kurulunun kararları arasında içtihatların birleştirilmesini gerektirir görüş aykırılığı bulunduğundan içtihadı birleştirme konusunun esasının incelenmesine karar verilmiştir. 

3. İçtihadı Birleştirme Konusu ile İlgili Mevzuat Hükümleri 

Birleştirmeye esas konu hakkında; 

- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın temel hak ve ödevler kısmında yer alan “çalışma ve sözleşme hürriyeti” başlıklı 48’inci maddesinin ilk cümlesi “Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir.”, 

- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26’ncı maddesindeki “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” ve 27’nci maddesindeki “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.

Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.”,

- 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82’nci maddesindeki “Aşağıdaki şeyler hac olunamaz: 1. Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar…”, 83/a maddesindeki “82 ve 83 üncü maddelerde yazılı mal ve hakların hacz olunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir.”,

- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93’üncü maddesindeki, “Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.”,
hükümleri esas alınarak karar tesisine gidilmiştir.

3.1. Kararın Gerekçesi 

Tüketici kredisi nedeniyle verilen hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatları nedeniyle bankanın emekli maaşına doğrudan bloke koymasının mümkün olduğuna dair oy çokluğu ile verilen kararda; 

- Yargı organları arasında içtihat farklılıklarının olması, dinamik ve gelişimci bir hukuk düzeninin doğal sonucu ise de aynı konuda aynı yüksek yargı organının verdiği farklı içtihatlar arasında derin ve süreklilik arz eden çelişkilerin bulunmasının, hukuki güvenlik ilkesini ihlal edip toplumun yargısal sisteme olan güvenini azaltarak hukuki istikrarsızlık yaratabileceği,

- Öncelikle içtihadı birleştirme başvurusuna konu tüm kararların taraflar arasındaki tüketici kredisi ilişkisinden kaynaklandığı, uyuşmazlıkların cebri icra aşamasında olmadığı, kesintilerin kredi kullanılan banka nezdinde bulunan emekli maaşı hesabından muaccel hale gelmiş borçların taksitler hâlinde kredi hesabına aktarılması vb. yöntemle gerçekleştiği, 

- Sözleşme özgürlüğünün sözleşmeyi yapıp yapmama, sözleşmenin karşı tarafını seçebilme, içeriğini, tipini ve şeklini belirleyebilme, değiştirebilme ve ortadan kaldırabilme şeklinde görünümleri olmakla birlikte, Türk Borçlar Kanunu’nda sözleşmenin içeriğini belirleyebilmenin tarafların özgürlüğü kapsamında olduğu,

- Ekonomik liberalizmin mutlak bir şekilde uygulanmasının zayıfın güçlü karşısında zor durumda kalmasına sebebiyet vereceği bu nedenle sınırlandırma düşüncesinin beraberinde getirildiği, sözleşme özgürlüğünün herhangi bir sınırlamaya tâbi olmaksızın uygulanmasının doğuracağı sorunlara rağmen modern hukuk sistemlerinde özgürlüğün kural, sınırlandırmanın istisna olduğu, 

- Tarafların kural olarak sözleşmenin ne şekilde ifa edeceklerini belirlemekte serbest oldukları, tarafların anayasası olan sözleşme hükmüne uygun şekilde borcun ifa edilmesinin asıl olduğu, buna aykırılık halinde temerrüde ilişkin hükümler ve borçlunun kamu gücü devreye sokularak ifaya zorlanması anlamını taşıyan cebri icraya ilişkin düzenlemelerin devreye gireceği,

- Özel hukuktan kaynaklanan borçların, borçlu tarafından rızayla ifa edilmemesi halinde alacaklının alacağının tahsil edilmesi için devletin cebri icra organlarına başvurmasının modern hukuk sistemlerinde kural olduğu, kendiliğinden hak almanın yasaklandığı, ancak, devletin cebri icra organları vasıtasıyla alacaklının alacağı tahsil edilirken alacaklı, borçlu ve takiple ilgili üçüncü kişilerin de etkilenebileceği,

- Bu nedenle cebri icra faaliyeti yerine getirilirken, menfaatleri çatışan alacaklı ve borçlu arasında bir denge kurulması, aynı zamanda takiple ilgili üçüncü kişilerin ve kamunun da menfaatlerinin korunmasının gerekeceği, 

- Cebri icrada kuralın, alacağın borçlunun mal varlığından tahsil edilmesi ilkesi olduğu ve bu ilkenin sınırlarının da kanunla çizildiği,

- Bu bağlamda, kanun koyucunun gerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nda gerekse bazı özel kanunlarda haczedilemeyecek veya yalnızca bir bölümünün haczi mümkün birtakım mal ve haklar öngördüğü, bu düzenleme ile borçlu ve ailesinin mutlak yoksulluğa düşürülerek ekonomik varlığını kaybedip devlet yardımına muhtaç hâle getirilmesine engel olunmasının amaçlandığı,

- İcra ve İflas Kanunu’nun 83/a maddesi hükmü gereği, önceden feragatin geçersizliğin nedeni olarak, borçlunun hacizden önceki bir dönemde böyle bir anlaşmanın sonuçlarını ve hacze gelindiğinde kendisine yükleyeceği yükün ağırlığını tahmin edemeyeceğinin varsayıldığı, bu halde borçluyu bizzat kendisine karşı koruma gereğinin bulunduğu,

- Özel kanunlarında haczedilemeyeceği kararlaştırılan hak ve alacaklardan birinin de içtihadı birleştirmenin konusunu teşkil eden emekli maaşı olduğu,

- 5510 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesinde yer alan hüküm ile icra takibinin kesinleşmesi sonrasında takip alacaklısının borçlunun emekli maaşı üzerine haciz konulması talebinin kabul edilebilmesinin borçlunun muvafakati şartına bağlandığı, muvafakat edilmediği sürece haciz talebinin reddedileceği,

- 5510 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesinin ilk cümlesinde yer alan gelir, aylık ve ödeneklerin devir ve temlik edilemeyeceğine ilişkin hükmün, sigortalının uhdesine geçen gelirin sigortalı tarafından tasarrufunu kısıtlayıcı mahiyette olmadığı, Kurumun yalnızca bu Kanun çerçevesinde borçlu olduğu kişiyle muhatap olması, Kuruma karşı alacaklı sıfatının değiştirilmemesi amacına yönelik olduğu,

- Gerek sözleşme özgürlüğüne ilişkin açıklamalar gerekse İİK ve 5510 sayılı Kanun’da yer alan içtihadı birleştirme konusu hükümler hep birlikte değerlendirildiğinde; kanun koyucunun ekonomik yönden eşit olmayan taraflar arasında zayıf olanı korumaya yönelik emekli maaşının haczedilemezliği ve haczedilemezlikten feragatin geçersizliğine dair anılan nispi emredici düzenlemelerle sosyal adaleti sağlama ve koruma görevini yerine getirme amacını taşıdığı, ne var ki içtihadı birleştirmeye konu hukuki ihtilaflarda herhangi bir cebri icra işlemi değil, sözleşmenin akidi tarafından borcun ifa biçimine ilişkin olarak karşı âkide verilmiş bir yetkinin söz konusu olduğu,

- Emekli maaşının cebri icra kanalıyla haczedilemeyeceği ve bunun aksine yönelik önceden yapılmış anlaşmaların geçersiz olduğu, ancak, anayasal bir hak olan sözleşme serbestisini sınırlayan bu hükmün istisnai niteliği gereği dar yorumlanması gerektiği, icra aşamasındaki uyuşmazlıklar için malı ve icra aşamasındaki uyuşmazlıklar için düzenlenmiş olan bu hüküm kapsamının kanunilik ilkesine aykırı olacak şekilde genişletilmemesi gerektiği, kişinin kendi rızasıyla kendi borcunu, alacaklı ile arasındaki anlaşmaya uygun şekilde dilediği gibi ödeyebilmesinin tabii olduğu, 

- Aksi yönde bir değerlendirmenin sözleşme serbestisi ve ahde vefa kuralına aykırı olacağı gibi, emekli maaşı dışında geliri ve bu surette teminat gösterebileceği herhangi bir mal varlığı bulunmayan tüketiciyi, tacir olmakla alacağının tahsili imkanını kuvvetlendirmek istemesinin makul olan banka karşısında güç duruma düşüreceği, günümüz sosyal ve ekonomik koşullarında emeklinin sahip olduğu nakdî varlıklar dışında hareket etmesine imkân bırakmayacağı,

- Bu hâlde tüketicinin kredi sözleşmesi çerçevesinde borcunun kredi veren banka nezdindeki emekli maaşı hesabından virman vb. bir usulle tahsil edilebileceği, bir başka anlatımla bu meblağ kadar emekli maaşını bloke konulabileceği yönünde verdiği bir talimatın, taraflar arasındaki ihtilaf henüz cebri icra aşamasına geçilmemişken, salt İİK'nın 82, 83/a ve 5510 sayılı Kanun'un 93. maddesi gereği geçersiz olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı, gerekçe gösterilmiş ve nihayetinde Daireler arasındaki görüş farlılığı, Yargıtay 3., (kapatılan) 13 ve 19. Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun son tarihli kararı doğrultusunda tüketici kredisi nedeniyle verilen hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatları nedeniyle bankanın emekli maaşına doğrudan bloke koymasının mümkün olduğu yönünde birleştirilmesine karar verilmiştir.

Uzman kalemlerden, mevzuat dünyasına dair kapsamlı içeriklere ulaşmak için şimdi Aylık Mevzuat Dergisi’ne göz atın!

3.2. Karşı Oy ve Muhalefet Şerhleri

GKK oy çokluğu ile alınmıştır. Emekli maaşına bloke konulacağına ilişin oy çokluğu ile çıkan karar, genel itibariyle sözleşme serbestisine ve ahde vefa olgusuna dayandırılmıştır. 

Karşı oy ve muhalefet şerhi olarak;

- 5510 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesinde gelir ve aylıkların devir ve temlik olunamayacağına ilişkin açık hüküm bulunduğu, emekli aylığı alacağına haczedilmezlik tanınması yanında devrinin de kanunen yasaklandığı, TMK’nın 954 ve devam maddelerinde alacak ve haklarının düzenlediği, bu madde hükümlerine göre ancak başkasına devredilebilen alacakların rehnedilebileceği, 5510 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesinde yer alan emredici hüküm karşısında emekli aylıklarının üzerinde alacak rehni tesislerinin geçerli olmadığı, bu nedenle emekli aylıklarının bloke edilebileceğine ilişkin sözleşmelerin hükümsüz olduğu,

- Kredi sözleşmelerinde bankaya, mevduat hesabına yatacak emekli aylığına ilişkin tahsil ve kredi geri ödeme borcunu ifa yetkisi verilmesinin de henüz takas şartları oluşmadan takasa izin vermek anlamında olduğu, bunun da takas engeli ve temlik yasağının dolanılması sonucunu doğuracağı, bankanın
geçerli bir rehin, takas, hapis hakkı olmadan ya da mahkemenin, icra dairesinin kararı olmadan borçlunun emekli aylığına bloke koymasının mümkün olmadığı,

- Haciz tabirinin İİK ve diğer yasalarda da kullanılan yasal bir tabir olduğu, alacaklının alacağının tahsilinin sağlanması amacıyla borç altındaki kişinin malvarlığının borca yeter miktardaki kısmı üzerindeki tasarruf yetkisini devlet organları vasıtasıyla kısıtlanması anlamına geldiği, buna mukabil blokaj tabirinin yasal bir tabir olmadığı, TDK Büyük Sözlüğüne göre blokenin “kullanılması önlenmiş, el konulmuş” anlamına gelen bir sözcük olduğu, bir hakkı durdurmak, dondurmak, bekletmek vb. anlamına geldiği, blokajın doğrudan el koyma hakkı verdiği, somut olay yönünden, çalışan ve emekli maaşları üzerine yasal tabir olan haciz yasağı sözcüğünden bahsedilmiş ise de bu yasağın fiiliyatta bankalar tarafından blokaj sözcüğü ile aşılmak istenildiği, 

- Haczin resmi prosedür gerektirdiği, resmi şekle bağlı olduğu, itirazın mümkün olduğu, borçluya ödeme için süre tanıdığı, itirazla takibin durdurulduğu, belirli prosedürler sonrası alacağı tahsil imkanı vereceği, takip memurunun eyleminin şikayete tabi olduğu, bunun yanı sıra blokajın; resmi prosedür gerektirmediği, resmi şekle bağlı olmadığı, itirazın mümkün olmadığı, borçluya süre tanınmadığı, itirazın hiç mümkün olmadığı, alacağın ışık hızında tahsil ve emekli maaşına doğrudan el koyma hakkı verdiği, bankanın eyleminin hiçbir surette şikayet hakkı vermediği, dolayısıyla haczin borçlu için darbe olduğu varsayıldığında, blokajın yok etme anlamına geldiği, tabiri caizse haczin vurmak, blokajın öldürmek olduğu, 

- Sayın çoğunluk tarafından “ahde vefa” ve “sözleşme özgürlüğü” gerekçesiyle emekli maaşı üzerine bloke konulacağının kabul edildiği, bunu yasaklayan 5510 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesinde alacaklının niteliği ile alacağın kaynağının sayılmadığı, çoğunluk kararının sadece tüketici kredisiyle sınırlandırılamayacağı, hatta alacaklının bir tefeci bile olabileceği, sözleşme serbestisine göre emekli maaşına bloke konulmasını kabul etmiş ise tefecinin de sözleşme ile aldığı bu izni bankaya sunmak suretiyle emekli maaşına bloke konularak alacağının bloke tutarının tefecinin hesabına aktarılabileceği anlamına geleceği, yine benzer bir şekilde kira sözleşmesi sırasında verilen blokaj iznine istinaden ev sahibinin kira beledinin kendisine gönderilmesini isteyebileceği, yargı kurumlarının bu kararıyla banka alacağı yönünde blokaj mümkün derken, başkalarının (tefecinin, kiracını, eser yapımcısın vs.) alacağı yönünden blokaj mümkün değildir demesinin hukukla bağdaşmayacağı, çifte standart teşkil edeceği, eşitlik, hak ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacağı, aldıkları maaş açlık sınırının bile altında olan emekliler darda ve zorda kaldıkları için kredi taksitini ödeyememeleri halinde, en büyük finans kaynağı ve kar açıklaması yapan bankalar karşısında ezdirilmesine yol açacağı, sadece emeklilerin değil, diğer negatif pozisyonda olanların da bu çoğunluk kararından olumsuz etkileneceği belirtilmek ve daha geniş açıklama ve dayanaklara yer verilmek suretiyle çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.

4. Değerlendirme ve Sonuç

Bankalarca kullandırılan tüketici kredileri nedeniyle emekli aylıklarına bloke konulup konulamayacağı hususunun, GKK’nda gerek olumlu gerekse olumsuz görüş bildirenlerce ayrıntılı, geniş ve öğretici bir şekilde tartışıldığı görülmektedir.

Emekliler genel itibariyle emekli aylıklarının gönderilmesini tercih ettikleri bankalardan kredi kullanmakta ve bu bankalarca emeklilere promosyon ödemesi de yapılmaktadır. Bankalar promosyon ödemesi yaptıkları emeklilerin mutabık kaldıkları süre içerisinde başka bir bankaya emekli maaşının gönderilmesini engellemek amacıyla SGK sistemlerine bloke kaydı göndermekte ve atılan bloke kaydı yine ilgili banka tarafından kaldırılmadığı sürece banka değişikliği yapılamamaktadır. Söz konusu uygulamanın kredi kullanan emekliler için de geçerli olduğu bilinmektedir. SGK, emeklinin o ay için ödenmesi gereken emekli aylığı miktarını ilgilinin banka hesabına göndermekte ve bundan sonraki süreç banka ile emekli arasında cereyan etmektedir. Emekli, kullandığı kredi ödemesini şubeye bizzat giderek, mobil ya da internet bankacılığı üzerinden ödeyebileceği gibi GKK’ya konu olan emekli aylığı üzerine bloke konulmasına rıza göstermek suretiyle de ödeyebilmektedir. 

Kredi kullanmak isteyen ancak emekli aylıklarına bloke konulmasına muvafakat etmeyen emeklilere bankalarca kredi kullandırılıp kullandırılmadığı bilinmemektedir. 
Sonuç itibariyle İçtihadı Birleştirme Kararı; sadece ve sadece (sözleşme özgürlüğü kapsamında banka dışında alacaklı olan kişilerle yapılan sözleşmelerde bu iznin verilmesinin yargıya intikaline kadar) kullandırılan tüketici kredilerinin emekli aylıklarından bloke edilmek suretiyle bankalarca tahsil edilmesine ilişkin olup, bu kararla emekli aylıklarına haciz konulabileceğini haberleri gerçeği yansıtmamaktadır.

Kaynakça

· 5510 sayılı Kanun

· Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 21/03/2025 tarihli, E.2022/2, K.2025/1 sayılı Kararı 

· 2018/38 sayılı SGK Genelgesi

​​​​Kaynak: Lebib Yalkın Aylık Mevzuat Dergisi Eylül 2025

Yazar: Erdoğan Üvedi

E-Bültenimizi İnceleyin