Anayasa Mahkemesinin Kararı Işığında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Memuriyete Etkisi
OKTAY ÇAMDELEN - DMO BAŞMÜFETTİŞ - 15 Ocak 2024
Özet
Makalemizde, Anayasaya Mahkemesinin 01.06.2023 tarihli Kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231 inci maddesinin 5 ile 14 numaralı fıkralar arasındaki hükümleri iptal etmesi dikkate alınarak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun devlet memurluğuna alınmaya ilişkin genel ve özel şartları düzenleyen 48 inci maddesinde sayılan suçlar nedeniyle hakkında yapılan yargılama sonucunda mahkum olanların memuriyete etkisinin olup olmadığı hususuna değinilmiştir.
Anahtar Kelimeler
Memur, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, memuriyet, disiplin soruşturması, devlet memurluğundan çıkarma cezası.
1.Giriş
Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun devlet memurluğuna alınmaya ilişkin genel ve özel şartları düzenleyen 48 nci maddesinde, “Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” denilmiş olup, devlet memurluğuna alınacak ve haliyle bu statüyü devam ettirecek kişilerin mahkûm olmaması yani hükümlü sıfatını taşımaması ve özellikle bu alt bentte sayılan suçlar bakımından cezanın türü ve ağırlığı ayrım gözetmeksizin “hükümlü bulunmamak” şartı bulunmaktadır.
Bununla birlikte, adı geçen Kanun’un “Memurluğun sona ermesi” başlıklı 98 inci maddesinde de “Devlet memurlarının;
a) Bu kanun hükümlerine göre memurluktan çıkarılması;
b) Memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi;
c) Memurluktan çekilmesi;
ç) İstek, yaş haddi, malûllük sebeplerinden biri ile emekliye ayrılması;
d) Ölümü hallerinde memurluğu sona erer.” denilerek, memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birinin kaybedilmesi halinde memurluğunun sona ereceği hükme bağlanmıştır.
Dolayısıyla, Devlet Memurları Kanunu’nun yukarıya aktarılan 48. ve 98. maddeleri arasında bağlantı bulunduğundan, devlet memurluğuna alınmaya ilişkin genel ve özel şartları düzenleyen 48 inci maddede sayılan suçlardan mahkûm olunması hem memuriyete girmeye engel olmakta hem de memuriyette bulunanlar açısından da memuriyetin sona ermesine neden olabilmektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun1 “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231 inci maddesine göre, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olması halinde, mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmekte olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade etmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulmakta ve bu denetim süresi içinde; kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinde, deneme süresinin iyi halle geçirilmesi, bir başka ifadeyle kasten işlenen yeni bir suç işlenmediği ve mahkemece verilen tedbirlere uygun hareket edildiği takdirde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi sağlanmakta ve böylece hakkında açılmış olan dava sebebiyle hükmün açıklanması geri bırakılan kişi hiç suç işlememiş sayılmaktadır.2 Aslında, sanığın suçluluğu sabit olmakla birlikte Kanunda öngörülen denetimli serbestlik tedbirlerine uygun davranılması ve beş yıl içinde kasıtlı bir suç işlenmemesi halinde suç hiç işlenmemiş gibi sayılmakta ve sanığın işlediği bu suç nedeniyle hüküm açıklanmadığı için hiçbir zaman herhangi bir hak kaybı veya ehliyetsizliği söz konusu olmamaktadır.
2. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Memuriyete Etkisi
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun devlet memurluğuna alınmaya ilişkin genel ve özel şartları düzenleyen 48 nci maddesinde sayılan suçlardan birinin işleyen veya bir yıl ya da daha fazla süreyle hapis cezası alan ve mahkemece hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231 inci maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen memurun, memuriyetinin etkilenip etkilenmeyeceği hususu önem arz etmekte olup, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda gerekse de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının memuriyet açısından nasıl değerlendirileceğine ilişkin bir hükme yer verilmemiş olduğundan bu konuda uygulamaya yargı kararları ve görüşler çerçevesinde yön verilmiştir.4
Nitekim, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı üzerine memurun görevine son verilip verilmeyeceği hususunda Danıştay’ın 09.07.2008 tarihli Kararında;5 “… memurun dolandırıcılık suçu nedeniyle … Ağır Ceza Mahkemesinde hakkında yapılan yargılama sonucunda dolandırıcılık suçundan 8 ya 20 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırıldığı ve cezanın ertelenmesine karar verildiği, … davacının memuriyetine son verildiği anlaşılmaktadır. … davacının durumunun Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesi kapsamında olduğu ve bu maddede aranılan koşulların gerçekleşmiş olduğu sonucuna ulaşılarak sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedilmesi karşısında, hükmün sanık hakkında hukuki sonuç doğurmayacağının da anılan maddede açıkça belirtilmiş olması nedeniyle davacının memuriyetine engel bir mahkumiyet hükmünün bulunduğundan söz etme olanağı kalmamıştır.
… Bu durumda davacının memuriyetine engel olacak nitelikte bir suçtan mahkum olduğundan söz edilemeyeceğinden, dava konusu göreve son verme işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında bu aşamada ve bu nedenle hukuki isabet görülmemiştir…” denilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nedeniyle sanık hakkında mahkumiyet hükmünün hukuki sonuç doğurmayacağı ve memuriyetine engel bir mahkumiyet hükmünün bulunmadığından memurun görevine son verilemeyeceği açıkça ifade edilmiştir.
Memur olarak görev yapan personelin ihaleye fesat karıştırma suçundan 10 ay hapis cezası ve cezanın infazından sonra işlemek üzere 5 ay süre ile memuriyetten yasaklanmasına, görevi kötüye kullanma suçundan ise 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezanın infazından sonra işlemek üzere 4 ay süre ile memuriyetten yasaklanmasına karar verilmesinin yanı sıra her iki karar için de “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verildiğinden bahisle, ilgili hakkında verilen memuriyetten süreli olarak yasaklanma kararının nasıl değerlendirileceği ile ilgilinin memuriyetine son verilip verilemeyeceği hususlarında mülga Devlet Personel Başkanlığına görüş sorulmuş olup, Başkanlıkça verilen mütalaada, ilgilinin işlemiş olduğu suçların 657 sayılı Kanunun 48/A-5 maddesi kapsamında memuriyete engel bir suç niteliğinde olduğu; ancak 5271 sayılı Kanunun 231 inci maddesi uyarınca “hükmün açıklanmasının geri bırakılması”na karar verildiğinden bu durumun memuriyete engel teşkil etmediği ve bu kapsamda ilgilinin memuriyet görevine son verilmesinin mümkün bulunmadığı yönünde değerlendirmede bulunulmuştur.6
Dolayısıyla, memur hukuku açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması af kanunundan daha geniş sonuçlar doğurmaktadır. Affa uğramış olsa bile 48/A-5 maddesinde sayılan suçlardan biriyle mahkûm olmak memuriyete girişe ve memur olarak görev yapanlar açısından memuriyete devama engel iken, aynı suçlardan yargılanıp hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda memuriyete hiçbir etkisi olmamaktadır.7
3. Anayasa Mahkemesinin Kararı
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile bazı suçlardan mahkum olunmaması hükmü bazı mesleklere giriş koşulları düzenleyen mevzuatlarda yer alabilmektedir. Örneğin, özel güvenlik görevlilerinde aranacak şartları düzenleyen 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 10. maddesinin (d) bendinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, özel hayata ve hayatın gizli alanına, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde suçları, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kaçakçılık ve fuhuş suçlarından mahkûm olmamak sayılmış olup, söz konusu maddede geçen. “…veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına yönelik verilen Kararda8 , özel güvenlik görevlilerinin yerine getirdiği görevin niteliği, sahip olduğu yetkilerin kapsam ve etkinliği, kural uyarınca haklarında HAGB kararı verilmemiş olması gereken cezaların niteliği, süresi ile kurala konu suçların tehlikeliliği ve ağırlığı gözetildiğinde kuralın orantısız bir müdahaleye neden olmadığı, dolayısıyla anılan hakka ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna ulaşılarak, kanun koyucunun anayasal ilkelere bağlı kalmak koşuluyla güvenlik hizmetlerini yerine getirecek kişilerde bulunması gereken şartları belirleme konusundaki takdir yetkisi kapsamında olduğu belirtilmiştir.9
Daha sonra, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231 inci maddesinin 5 ile 14 numaralı fıkralar arasındaki hükümlerin Anayasa’nın 17. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptal edilmesine ilişkin Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin itirazını karara bağlayan Anayasaya Mahkemesi, 01.06.2023 tarihli Kararı’nda10 “… 52. Cezasızlık, işlenen bir suçun somut olarak cezasız kalmasını ifade etmektedir. Cezasızlık; kötü muamele fiillerine yönelik olarak sorumluların adalet önüne çıkarılmaması, işledikleri suçla orantılı bir biçimde cezalandırılmaması veya mahkûm edildikleri cezanın infazının sağlanmaması şeklinde ortaya çıkabilmektedir. İşlenen suç ile verilen cezalar arasında orantısızlık olması ya da hiç ceza verilmemesi durumunda bu tür eylemlerin önlenmesini sağlayabilecek caydırıcı bir etki ortaya koymaktan oldukça uzak kalınmaktadır. 53. Kural, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı Kanun'un 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan bu özelliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Dolayısıyla kişi hakkında verilen HAGB kararı, ceza niteliğinde olmayıp kişiyi ceza tehdidi altında bırakmaktan ibarettir…
55. Anayasa'nın 17. maddesine aykırı muamelelerin kamu görevlileri tarafından değil de üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilmesi hâlinde devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında daha esnek davranma imkânı bulunmaktadır. Buna karşın failin kamu görevlisi olduğu durumlarda hukuka aykırı ve son derece ciddi bir fiilin hiçbir şekilde hoş görülemeyeceğinin gösterilmesi gerekir. Bu anlamda işkence veya kötü muamele gerçekleştirdiği tespit edilen kamu görevlisi fiilî olarak cezasız bırakılmamalıdır. HAGB kurumunun kamu görevlisinin görevi sebebiyle işlediği ve Anayasa’nın 17. maddesi anlamında işkence, eziyet ve kötü muamele kabul edilen suçlar bakımından uygulanmayacağına dair yasal düzenlemenin bulunmaması ve ceza mahkemelerinin uygulamalarının da bu sorunu çözememesi Anayasa’nın 17. maddesinin devlete yüklemiş olduğu faillere fiilleriyle orantılı cezalar verilmesi ve mağdurlar açısından uygun giderimin sağlanması şeklindeki usul yükümlülüğü ile bağdaşmamaktadır…” denilerek, işlenen suç ile verilen cezalar arasında orantısızlık olması ya da hiç ceza verilmemesi durumunda bu tür eylemlerin önlenmesini sağlayabilecek caydırıcı bir etki ortaya koymaktan oldukça uzak olacağından bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılma kararının ceza değil de kişiyi ceza tehdidi altında bıraktığı değerlendirilmiş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin iptal edilmesi ile bu iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine (yani 01.08.2024) karar verilmiştir.
Bu süreçte, 01.08.2024 tarihine kadar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun devlet memurluğuna alınmaya ilişkin genel ve özel şartları düzenleyen 48 nci maddesinde sayılan “…affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık …” suçlarından dolayı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı almış olanların, yukarıya aktarılan karar ve görüşler çerçevesinde memuriyete engel teşkil etmeyeceği gibi bu kapsamda ilgilinin memuriyet görevine son verilemeyeceği anlaşılmaktadır. Ancak bu tarihten sonra (01.08.2024), hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik yeni bir düzenleme yapılmaması halinde, artık hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin iptal kararı yürürlüğe gireceğinden, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun devlet memurluğuna alınmaya ilişkin genel ve özel şartları düzenleyen 48 nci maddesinde, Türk Ceza Kanunu’nun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” hükmünde yer alan suçlardan dolayı mahkum olan kişilerin; söz konusu madde gereğince devlet memurluğuna giremeyeceği gibi devlet memurluğunda bulunması durumunda da Devlet Memurları Kanunu’nun “Memurluğun sona ermesi” başlıklı 98 inci maddesinde de, memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birinin kaybedilmesi halinde memurluğunun sona ereceği hükmü uyarınca memuriyetinin sona ereceği değerlendirilmektedir.
4. Sonuç
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48 nci maddesi gereğince, kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olunmaması devlet memurluğuna giriş koşulları arasında sayılmıştır. Ayrıca, adı geçen Kanun’un 98 inci maddesinde de memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birinin kaybedilmesi halinde memurluğunun sona ereceği hükme bağlandığından, söz konusu 48 inci maddede sayılan suçlardan mahkum olunması halinde devlet memurluğunun sona ermesine neden olmaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231 inci maddesinde de sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olması halinde, mahkeme tarafından belli koşulların varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmektedir. Bu durumda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmemesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılması halinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi (hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmaması) sonucunu doğurmaktadır. Ancak, Devlet Memurları Kanunu’nun 48 nci maddesinden “kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile ….” denilerek affa uğramış bile olsa madde metninde sayılan suçlardan mahkum olmak memuriyete girişte ve memuriyetin devamı için engel bir durum olmasına karşılık, adı geçen Kanun’un ne “Genel ve özel şartlar” başlıklı 48 inci maddesinde ne de “Memurluğun sona ermesi” başlıklı 98 inci maddesinde, belli suçlardan dolayı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verilenler açısından memur olup olamayacağına veya memuriyete son verilip verilmeyeceğine yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır. Konuya ilişkin yargı kararları ve görüşler dikkate alındığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sonucunda, hükmünün hukuki sonuç doğurmaması münasebetiyle ortada mahkumiyetten söz edilemeyeceğinden bahisle Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesinde sayılan suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının başlı başına memuriyete girişe engel olmadığı gibi memuriyette bulunanların da doğrudan görevlerine son verilemeyeceği anlaşılmaktadır.11 Son olarak, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231 inci maddesinin 5 ile 14 numaralı fıkralar arasındaki hükümler, Anayasaya Mahkemesinin 01.06.2023 tarihli Kararı ile iptal edilmiş ve bu iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine (yani 01.08.2024) karar verilmiş olup, bu süre zarfında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik yeni bir mevzuat düzenlemesi yapılmaması halinde, 01.08.2024 tarihinden itibaren 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun devlet memurluğuna alınmaya ilişkin genel ve özel şartları düzenleyen 48 nci maddesinde, Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” hükmünde tek tek sayılan suçlardan dolayı mahkum olan kişiler söz konusu madde gereğince devlet memurluğuna giremeyeceği ve bu kişilerin devlet memuru olması durumunda da Devlet Memurları Kanunu’nun “Memurluğun sona ermesi” başlıklı 98 inci maddesi uyarınca memuriyetine son verileceği değerlendirilmektedir.
Kaynakça
-
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
-
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
-
Anayasa Mahkemesinin 01.08.2023 tarih Esas No: 2022/120, Karar No: 2023/107 sayılı Kararı
-
Anayasa Mahkemesinin 4/11/2021 tarih Esas No: 2021/30, Karar No: 2021/82 sayılı Kararı
-
Danıştay 12.Daire Esas: 2007/ 2534 Karar: 2008 / 4502 Karar Tarihi: 09.07.2008
-
Devlet Personel Başkanlığının 8.7.2013 tarih ve 9571 sayılı Mütalaası (www.mevzuatinyeri.com)
-
Nusret İlker ÇOLAK, Dursun ÖZDEMİR “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Memuriyete Etkisi” (ilkercolak.com.tr).
-
Yrd. Doç. Dr. Mehmet KARAASLAN, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2009.(www.dergi park.org.tr)
-
Oktay ÇAMDELEN, “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Memuriyeti Etkiler mi?”, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Haziran 2022